Bayi Çağrı (B.Ç:) (1955) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Devim GECE (D.G:) Tahir BOZKURT (T.B:)
Görüşmeden dernekleşme öyküleri ile ilgili bölüm:
Siyasi hareketlerle tartışmalar sabahtan akşama kadar sürüyordu.
D.G.: Biraz da öğrenci gençlik derneklerini konuşalım. Mesela ADYÖD (Ankara Demokratik Yüksek Öğrenci Derneği-1974), İYÖKD (İstanbul Yüksek Öğrenim Derneği 74’te kurulup 75’te sıkıyönetim tarafından kapatılıyor), İYÖD (İstanbul Yüksek Öğrenim Derneği-1975; İYOKD kapatılınca onun yerine kuruluyor), DGD (Devrimci Gençlik Derneği), Genç Hukukçular Derneği, bazı yöre ve il dernekleri gibi dernekler vardı. Örneğin Tunceli Yurt Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Bingöllüler Derneği, Adıyamanlılar, Vartolular vb. gibi. Hiç bu gibi öğrenci ya da yöre dernekleri içerisinde faaliyet yürüttünüz mü? Önceki anlatımlarınızda bir gençlik derneğinden bahsetmiştiniz. Biraz bu öğrenci ve yöre deneklerini konuşalım.
B.Ç.: Tunceli’de tabi dernekler vardı, bazı siyasi hareketler dernek açmıştı. Hatırladığım kadarıyla Aydınlıkçıların, Halkın Kurtuluşu’nun, Halkın Yolu’nun dernekleri vardı ve o derneklere giderdik.
D.G. :Bu derneklerin adı nedir? Halkın Kurtuluşu Derneği, Halkın Yolu Derneği diye mi geçiyordu?
B.Ç.: Hayır farklı isimleri vardı ama şu an isimlerini hatırlamıyorum. Biz de Devrimci Gençlik Derneği’ni açtık. Öğretmen okulu, lise ve sanat okulundan karışık bir gurup arkadaşla bir yönetim kurulu oluşturduk. Derneğimizde her gün tartışmalar, seminerler, eğitim türü çok yoğun faaliyetler vardı. Siyasi hareketlerle tartışmalar sabahtan akşama kadar sürüyordu. Bunu gören hâkim sınıflar bir hafta içerisinde geldiler önce yasak yayın aradılar, bulamadılar. O boşa çıkınca bizim 18 yaşından küçük bir sempatizanımız vardı, ismini hatırlamıyorum 18 yaştan küçükler derneğe girmiştir diye onu gerekçe göstererek derneğimizi kapattılar. Bundan dolayı uzun bir süre yargılandım.
Mesela Milli Mesele tartışılırdı, tüm siyasi hareketler gelirlerdi, her siyasi hareketten bir temsilci düşüncesini açıklardı. Diğer siyasi hareketlerin bu konudaki düşüncelerini çürütmeye çalışır ya da yanlışlarını ortaya koyardı. Bu arada Ulusal Sorun’la ilgili karışık tartışmalar vardı. İbrahim’in de bu konuyla ilgili yazıları vardı, onları okurduk. Bilgimiz daha da pekişirdi. Önceleri Mustafa Kemal’in hayranıydım. Fakat Kemalizm ile ilgili İbrahim’in yazılarını okuduktan sonra onun fikirleri daha bana mantıklı geldi, o şekilde değiştim.
Biz de okuldan fırsat buldukça bu tartışmalara katılmaya çalışırdık. O tartışmalarda kafamıza takılan sorular olduğunda not alır, kendi sorumlularımıza sorardık O konuyla ilgili bize yazılar getirirlerdi. Ustaların klasiklerini verirlerdi, biz de okurduk. Düşüncelerimizi geliştirmeye çalışıyorduk. Sosyo-ekonomik yapı, faşizm benzeri konular kısaca devrimin tüm temel meselelerinde tartışırlardı. Devrimci dernekler arasında bir yarış vardı.
D.G.: Faşizm, Milli Mesele, ülkenin Sosyo-Ekonomik Yapısı, Sosyalizm; tabi bunlar üst başlıklar. Bunları günümüzde bile konuşuyoruz ama o dönemde bu üst başlıkların altı nasıl doldurulurdu? Yani tartışmaların içeriği neydi hatırlıyor musunuz? Ne gibi fikirler vardı?
B.Ç.: Milli Meseleyi ele alalım: 74’te PKK ilkin UKO olarak ortaya çıktığında Milli Mesele tartışmaları daha da hız kazandı. Onlar Kürdistan’ın sömürge olduğunu söylüyorlardı. Sömürge olan ülkelerin de ayrı örgütlenmesi gerektiğini, yani ayrılma hakkını ayrı örgüt kurma şeklinde devrimden önce de kullanmaları gerektiğini söylüyorlardı. İbrahim Kaypakkaya Kürdistan’ın sömürge olmadığını, Türkiye’nin bir bütün olarak emperyalizme bağımlı yarı feodal yarı sömürge olduğunu, Türk ve Kürt ulusunun kurtuluşunun birlikte yürütülecek sınıfsal mücadele ile gerçekleşeceğini söylüyordu. Demokratik Halk Devrimi ve sonrasında sosyalizm mücadelesiyle kurtuluş gerçekleştikten sonra Kürdistan Bölgesi’nde yapılacak bir referandumla, eğer Kürt Halkı isterse o zaman Kendi Kaderini Tayin Hakkı’nı kullanabilirdi. O yüzden çok sert tartışmalar oluyordu. Sosyo-Ekonomik Yapı’yla ilgili de biz ülkenin yarı feodal yarı sömürge olduğunu savunuyorduk. Diğer bazı siyasi hareketler ülkenin kapitalist olduğunu savunuyorlardı. Bu konuda da hararetli tartışmalar vardı. Tabi herkes kendisine göre dokümanlar getirirdi. Siyasi hareketler o konuda yeterli olan bir arkadaşlarını tartışmalara sunarlardı. Diğer insanlar dinleyici olarak katılırlardı. Bu tartışmaların sonrasında tarafsız insanlar dinleyip anladıklarına göre karar verirlerdi. Siyasi düşünceler henüz kemikleşmiş değildi. Birbirinden adam kapmaca olurdu, bu da ortamı daha da kızıştırıyordu. Bu nedenle tartışmacılar düşüncelerini kitleye mümkün olduğu kadar en iyi şekilde aktarmaya çalışırlardı.
D.G.: Öğretmen Lisesi’nde okuduğunuz için TÖS’ü ve TÖB-DER’i tekrar sormak isterim. Türkiye Öğretmenler Sendikası TÖS, Türkiye Öğretmenler Birliği Derneği TÖB-DER gibi mesleki kuruluşlarda hiç faaliyette bulundunuz mu? Ya da hiç tanık oldunuz mu? Bu kurumlarda hareketin çalışması var mıydı? Özellikle bu iki kurumda ne gibi çalışmalar oldu?
B.Ç.: TÖS’ü hatırlamıyorum ama Tunceli’de, TÖB-DER vardı. Daha sonra Mazgirt’te de açıldı. TÖB-DER’e okulda okuduğumuz zaman pek sık gitmezdik. Çünkü bizim öğretmenler de okuldan sonra TÖB-DER’e giderlerdi, onlardan çekinir, gitmemeye çalışırdık. Onlarla pek yüz yüze gelmek istemezdik, oraya ender uğrardık. Orada herhangi bir faaliyette bulunmadık, orası öğretmenlerin faaliyet alanıydı. Biz ancak kültür derneklerine uğrardık. Bildiğim kadarıyla yöre dernekleri yoktu. O tür derneklere kimse gitmezdi. İnsanlar siyasetle ilgilendikleri için genelde siyasi derneklere giderlerdi.
D.G.: Mazgirt’teki TÖB-DER içerisindeki öğretmenlerle ilişkiniz nasıldı ve o öğretmenler kimlerdi?
B.Ç.: Mazgirt’teki ilkokul, ortaokul ve lisedeki öğretmenlerin hepsi TÖB-DER’e gidiyorlardı. Ancak öğretmen okulunu bitirip Mazgirt’te çalışma yürüttüğümüz dönemlerde oraya gitmeye başladık; öğretmenlerle konuşur sohbet eder, görüşlerimizi açıklar, onları kazanmaya çalışırdık.