Sabri Koçyiğit (S.K:) (1942) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Gülay KAYACAN (G.K:)

Görüşmeden Gecekondu Hareketleri ile ilgili bölüm:

 

Bunlar tehditler savurarak gidiyorlar. Ben işime devam ediyorum.

S.K: Şimdi o dönemde Fikirtepe’deki evimiz 100 metrekarelik bir ev yani ben bir aileyim, annem babam aile, çocuklar var, kardeşlerim var benim kendi evimin olması lazım, gücüm yetip ne kiraya çıkabiliyorum ne de ev alabiliyorum orada 1 Mayıs mahallesinde gecekondulaşmaya başlıyorum.

Şimdi benim küçük kardeşim, benden küçük Dursun, bahsediyor o boşta yani harçlıklarını benden alıyor işte gecekondudan bahsediyor. Buna biraz para veriyorum yani iki gecekondu yapacak briket parası veriyorum git bir tane kendine bir tane bana yap diyorum. Bu geliyor iki tane gecekondu yapıyor 1 Mayıs’ta yani o zaman 1 Mayıs değil daha Sineklitepe. Şimdi Şeyden dolayı, 77 1 Mayıs’ından moral bozukluğuyla geliyorum, evde de sıkışığız, evimin olması lazım işte gecekondu biz yapacağız.

Yer bulamıyorum şimdi o zaman arkadan da almak istemiyorum anacadde üzerinde arıyorum şimdi Fikirtepe’deki yerimizden dolayı biraz bilgi sahibiyim. Anacadde üzerinde olanlar arka tarafında gecekondular var cadde tarafında da dükkanlar yapmışlar iş yapıyorlar. Şu anda bulunduğum yere iki km yürüyorum sağ sol hep dolu, geldim şu anda ki olan yerime geldiğimde taşocağı eskiden orası taşocağı bölgesi, taşocakları taş çıkarırlarken kuyular oluşmuş bir tarafta fundalıklar, çalılıklar o fundalık, çalılıkların içerisine briket bırakılmış o briketlerden oraya kimse yapmamış. Ben oraya briketlerimi yığıyorum yer tespit ediyorum gecekondu yapacağım. 3 kişi geliyor bana diyorlar ki ‘sen burada yer yapamazsın’, ‘niye’, ‘burası bizim yerimiz’ diyorlar, ‘nasıl sizin yeriniz?’, ‘işte bak bu briketler bizimdir’ diyorlar şimdi bunlarla biz tartışmaya başlıyoruz. Bunlar tehditler savurarak gidiyorlar. Ben işime devam ediyorum, ben duvar örmeye çalışırken 3 kişi daha geliyor ‘sen bu yeri kimden aldın da yapıyorsun?’, onlar gitmişler şikâyet etmişler beni yani o zamanda ihtiyar heyeti varmış güya benim haberim yok, bana diyorlar ‘sen burayı kimden aldın’, ben diyorum ‘hazinenin yeri, buranın sahibi yok, ben kimden alayım’, ‘yok’ diyorlar ‘burada bir ihtiyar heyeti var o ihtiyar heyetinin olurunu alman lazım, daha önce seninle tartışan kişiler geldi bize şikâyet ettiler biz bu mahallenin ihtiyar heyetiyiz, onların şikayeti üzerine geldik’ şimdi bunlarla da biraz tartışıyorum. Gecekondu böyle olmaz burada iki sefer yıkım gerçekleşmiş niye halk direnmiş diye yıkım gerçekleşmiş.

Yani ben Zeytinburnu, Sağmalcılar, Gülsuyu gibi yerdeki gecekonduları biliyorum, Okmeydanı, hepsi direnilerek kazanılmış, burada direnilme olmazsa kazanılmaz tabi o ihtiyar heyeti olanlar da şey aciz kaldıkları için konu üzerine işi fazla uzatmadan. Ha ben şeyi söylüyorum siz madem ihtiyar heyeti olduğunuzu söylüyorsunuz ben bilmiyordum madem ihtiyar heyetisiniz, 4’üncü gündür gecekondu yapıyorum, sizden istemiş olayım siz de olur deyin onlarda işi uzatmamak için olur dedi. Onlar da gitti ben orada gecekondumu yaptım. O benden önceki briketleri topladım, yolun kenarına bıraktım sonradan onlar gelip alıp götürdüler briketlerini.

Aradan 3 gün geçti o ihtiyar heyeti gecekondu sahiplerini toplantıya çağırıyor bende katıldım toplantıya, şimdi o ihtiyar heyeti olduğunu iddia edenler daha önce halktan para toplamış yemişler güya gecekonduları yıktırmamak için şimdi benim katıldığım toplantı da adamlar diyorlar ki burası jandarma bölgesi, kırsal alan olduğu için jandarma bölgesi, biz İstanbul il jandarma alayının karısını arkadaşlarıyla boğaza yemeğe götüreceğiz, buna da 300 lira para lazım o zaman ki parayla, bu parayı gecekondu sahiplerinden toplayacağız. Orada ilk itiraz eden benim yani bu para mara, rüşvetle olacak iş değil işte demin söylediğim gecekondu örnekleri hepsi direnişte olmuştu, ben para vermiyorum deyince daha önce para verenler para vermekten bıktıkları için veya inandıkları için şimdi benim itirazımla itirazlar çoğaldı. İhtiyar heyeti parayı toplayamadı ondan sonra ihtiyar heyeti beni de kendilerine ortak etmek için beni ihtiyar heyetine çağırdılar dedim yok gelmem, onlar gene devam ediyor tabi. Şimdi gecekonduculardan o ihtiyar heyeti talep edince gecekonducular gelip bana soruyor orada bir itimat sağlanmış ya gelip bana soruyorlar bende tavır alıyorum gidip ona göre tavır takınıyorlar. O ihtiyar heyetinin işlevi bitiyor orada.Bunlara diyorum siz kendi kendinize alı kıran baş kesen kesilmişsiniz yani yanına 3-5 kişiyi alan ihtiyar heyetine giriyor öyle olmaz bütün halkın seçimi ile olacak diyorum. Bunlar önce itiraz ettiler sonra işlevsiz kalınca kabul ettiler.

Yeni komite seçimle gelecek yani gecekonducular arasında yapılan seçimle gelecek en çok oyu alan başkan olacak, ihtiyar heyeti başkanı olacak, ikinci sıradaki başkan yardımcısı işte diğerleri de komite üyesi seçilecekler.Yapılan seçim sonucunda Halkın Yolu’ndan Kazım Baybora en çok oyu aldı başkanlığa geldi ikinci sırada oyu alan ben başkan yardımcılığına geldim diğerleri de gene eski komite üyelerinden şimdi orada feodal bağlar var, hemşerilik bağları var, kültürel bağlar var kim kalabalıksa seçiliyor yani oy alana da sen şundan dolayı oy verdin diyemezsin. Tabi bize de yakınlık duyanlar var o seçilen yeni komitede, beraber kör topal götürüyoruz. Bu çalışmayı 2 Eylül’e kadar sürdürdük, 2 Eylül direnişinden önce, iki gün önceden biz haber aldık 2 Eylül’de yıkım gelecek. Üniversite devrimci gençliğe çağrı yaptık o zaman ki sol örgütler çağrı yaptık, 2 Eylül’de gelecek yıkıma karşı direnişe destek çağrısı yaptık, katıldılar yani gerek örgütler gerekse de esas olarak üniversite gençliği katıldı bu direnişe. Şimdi 2 Eylül günü başkanla aramızda çelişki çıktı. Bununla anlaşamadık, biz o tartışmayı söylerken kolluk kuvvetleri o dışarıda kalan 30-40 kümelik gecekondu alanına saldırdı, iş makineleri yıkıma başladı. Kazım’la tartışmanın sonuç vermeyeceğini anlayınca ben kitleye çağrı yaptım kitleyle beraber yıkım ekiplerine saldırdık, polisi püskürttük, yıkımda yer alan iş makinesi de makineyi bırakıp kaçtı, şey yıkım engellenmiş oldu, o an yıkım engellenmiş oldu ama bu sefer panzerler devreye girdi. Kitleye panzerler saldırıyor. Komşu mahallenin çatılarından bizim direniş kitlesine uzun menzilli silahlarla ateş açıldı, 12 kişi vuruldu o zaman.O 12 yaralıdan 3 tanesi tedavi olup çıktı o zaman 9 tane şehit verdik.

Gecikmeli olarak ben kitleme dağılma çağrısı yaptım o dönem gözaltına alınan 20-30 kişi hep benim taraftarımdı yani Partizan taraftarı. Daha o zaman da Partizan dergisi daha Partizan olmamış, Kızıl Yol, Halkın Gücü, Halkın Sesi* olarak o üç aşamalı dönemden geçiyoruz en son Partizana geliyoruz. Bu çalışmamızda 2 Eylül yıkımından sonra komite dağıldı, artık her örgüt kendi bulunduğu alanda kendi faaliyetini sürdürüyor. Biz çağrı yapmak zorunda kaldık yani bu çok başlılık olmaz, halkı örgütlememiz lazım gene yıkım gelme ihtimali var, gelecek yıkımda da ortak örgütlememiz lazım, onun için yeniden komite çalışması yapalım. Halkın Birliği, Halkın Yolu, Kurtuluş örgütleri diyorlar ki o anda orada oturanların seçme, seçilme hakkı var, şimdi zaten önceden 3 tane farklılık vardı bu 4′ üncü farklılık ekleniyor ya diyoruz. Ben itiraz ediyorum, 1 Mayıs mahallesinde oturan, han sahibi herkesin seçme seçilme hakkı olan bir seçim olacak. Bunlar ısrar ediyorlar burada oturmayanın söz hakkı yok diyorlar.Onlar ısrar ediyorlar bende ısrar ediyorum en sonunda onları ikna edebilmek için ben diyorum ki ‘’herkesin katılmadığı bir seçme seçilme şeyini ben boykot ediyorum, ben girmiyorum seçime, seçilen komiteyi de tanımıyoruz’’ diyoruz.Şimdi benim boykot etmemle onlar en büyük rakiplerini diskalifiye etmiş oldular, kendi aralarında yarışmaya giriyorlar, bir seçim yapıyorlar. Bu süreçte seçilen komiteyle gecekonducular arasında zaman zaman kavga çıkıyor yani çok kanlı değil ama sürtüşmeler çıkıyor. Halk arası çelişkileri çözmekte eğer komitenin aldığı karar birisinin işine gelmiyorsa ben seni tanımıyorum diyor oda ben komiteyim nasıl beni tanımıyorsun zıtlaşmasıyla birbirlerine giriyorlar, kavgalar oluyor.Biz yeniden bir seçim kararı alıyoruz Halkın Yolu ile beraber o arada Halkın Birliği, Halkın Kurtuluşu, Kava bizim yapacağımız seçime boykot kararı alıyorlar. Önce biz boykot etmiştik ya şimdi onlar boykot ediyor.Şimdi orada meseleyi örgütler arasında savaşa sokmamak için gülümseyerek geçiyorum zaten etkileri de yok yapılan seçimde. Ben başkanlığa geliyorum Kazım Baybora başkan yardımcılığına geliyor gene bizim taraftarlardan da onların taraftarlarından da komiteye üyeye geliyorlar yani bir başkan bir başkan yardımcısı 9 kişide komite üyesine geliyor. O arada halkla yapılan toplantılarda Sineklitepe mahallesini 1 Mayıs mahallesi yapıyoruz halkın oyuyla. O ihtiyar heyetinin adı da halk komitesine dönüştürülüyor, halk komitesi olarak devam ediyoruz. Doğru orada bir halk mahkemesi vardı, halk mahkemesi komitenin üzerinde bir merciidir şimdi halk arasında ki çelişkileri komite çözerken kendi kriterleri var, karar verir bu karar birinin lehine birinin aleyhine veya ikisinin de lehine olur eğer bu karar itiraz olursa halk mahkemesine gidilir. Gecekondu sahipleri toplanır, toplatılır taraflar kendi dertlerini anlatırlar komite de hangi kriterlere dayanarak böyle bir karar aldığını oda kendi kararını savunur ve halk oylamasına sunulur, halk oylamasının verdiği karar değişmez.

Şimdi komitede kararlarını verirken o faktörü göz önünde bulunduruyor eğer verdiği karar halkın oyuyla ret edilirse halk komitesinin prestiji sarsılacak onun için tarafsız karar verme zorunluluğu hissediyor kendisinde olay bu yani o basının bahsettiği halk mahkemesi ceza mahkemesi değil, bu uzlaşmazlıkları kendi arasında tartışarak çözme mahkemesidir. Şimdi halk komitesi üyeleri aranır duruma düştükten sonra mahalleyi terk etmek zorunda kaldık. Ben iki aya yakın Kartal’da saklanmak zorunda kaldım.

*Halkın Sesi ile Partizan’ın ilgisi yoktur.

(’76 ayrılığı) olunca (Proleter Birlik- Kızıl Yol) biz Gülsuyu’ndaki parti komitesinde 5 kişiyiz, 5 tane komite üyesi var o 4’ü Proleter Birlik’te kaldılar. A.C. beni etkilemiş olmasından dolayı Kızıl Yol’u savunduğu için ben Kızıl Yol’a geçtim, diğerleri Proleter Birlik’te kaldı. Şimdi ondan evvel Proleter Birlik, o dönemin parti örgütlenmesinin üst organları esasen Proleter Birlik’te kaldılar yani bu Garbis Altınoğlu, A.T. vb gibiler, bu tarafa gelen bir A.C. …. Gerek tabanın çokluğu gerekse o dönemki örgütlenmenin üst yapısı çoğunluğu Proleter Birlik’te kaldı.

Kızıl Yol cılız, herkes bekliyor yani 3-5 ay içinde dağılır o arada daha öncede katılmıştım bu 1 Mayıs mitinglerine…  76-77 mitinglerine de katıldım. 77 Kanlı Pazar mitinginde canlı şahidim, Sular İdaresi üzerinden kitleye ateş açıldı, açılan ateş üzerine kurşunlar üzerimizden geçiyordu. Kendimizi Taksim Parkı’na atarak kurşunlardan kurtardık, tabi diğer kitlede Kazancı yokuşuna giderken kimisi izdihamda ölüyor, kimisi ayakaltında eziliyor ölüyor o zaman 30’dan fazla şehit var. Şimdi o 77 1 Mayıs’ında moral bozukluğuyla tekrar eve geldim, Fikirtepe’ye geliyorum, işe başlamadım tekrar minibüse başlamadım.”

“O dönem Fikirtepe’deki evimiz 100 metrekarelik bir ev yani ben bir aileyim, annem babam aile, çocuklar var, kardeşlerim var benim kendi evimin olması lazım, gücüm yetip ne kiraya çıkabiliyorum ne de ev alabiliyorum orada. 1 Mayıs mahallesinde gecekondulaşmaya başlıyorum şimdi benim küçük kardeşim, benden küçük Dursun, bahsediyor o boşta yani harçlıklarını benden alıyor işte gecekondudan bahsediyor. Buna biraz para veriyorum yani iki gecekondu yapacak briket parası veriyorum git bir tane kendine bir tane bana yap diyorum. Bu geliyor iki tane gecekondu yapıyor 1 Mayıs’ta yani o zaman 1 Mayıs değil daha Sineklitepe. 77 1 Mayıs’ından moral bozukluğuyla geliyorum, evde de sıkışığız, evimin olması lazım işte gecekondu biz yapacağız.

Kardeşimin yaptığı gecekonduya gelip bakıyorum adam öyle bir yere gecekondu yapmış ki Üsküdar sınırı ile Kadıköy sınırı içerisinde Kurbağlıdere geçiyor, bir tarafı Kadıköy oluyor bir tarafı Üsküdar hududu oluyor, Kadıköy hududu tarafı Anadolu yakasının çöp dökme merkezi. Tepelerce çöp yığılmış işte o çöplerden beslenen köpekler, köpek sürüsü geziyor, çöpün saçtığı koku, gecekondu yaptığı yerde burnumuzun direği kırılıyor. Gene çöpün oluşturduğu pislikten dolayı sivrisinek yuvası yani oğul oğul sivrisinek geziyor, ulan ben çoluk çocuğumu nasıl buraya getirip gireyim. Beğenmiyorum onu geri dönüyoruz mahallenin örnekteki girişinden başlıyorum yukarıya doğru yeni yer arıyorum o zamanda 3 bine yakın gecekondu yapılmış yani gecekondu dediğim iğreti herkes işte yeri sahiplenmek için üst üste briket yığmış örmeden birbirlerine karşı yer işgal etmişler.

Ben yukarıya gidinceye kadar yer bulamıyorum şimdi o zaman arkadan da almak istemiyorum ana cadde üzerinde arıyorum şimdi Fikirtepe’deki yerimizden dolayı biraz bilgi sahibiyim. Ana cadde üzerinde olanlar arka tarafında gecekondular var cadde tarafında da dükkanlar yapmışlar iş yapıyorlar. Şuanda bulunduğum yere iki kilometre yürüyorum sağ sol hep dolu, geldim şuandaki olan yerime geldiğimde taşocağı eskiden orası taşocağı bölgesi, taşocakları taş çıkarırlarken kuyular oluşmuş bir tarafta fundalıklar, çalılıklar o fundalık, çalılıkların içerisine briket bırakılmış o briketlerden oraya kimse yapmamış. Ben oraya briketlerimi yığıyorum yer tespit ediyorum gecekondu yapacağım. 3 kişi geliyor bana diyorlar ki ‘Sen burada yer yapamazsın’, ‘Niye’, ‘Burası bizim yerimiz’ diyorlar, ‘Nasıl sizin yeriniz?’, ‘İşte bak bu briketler bizimdir’ diyorlar şimdi bunlarla biz tartışmaya başlıyoruz. Yani önceden iki tane yıkım gerçekleşmiş yani siz buraya briket bırakarak bu yere sahip olamazsınız, bunun adına gecekondu diyorlar, bir kere de yapıp gireceksin ki gecekondu olsun. Ayrıca yapıp girmek de yetmiyor yıkıma geldiklerinde direneceksin, yıktırmayacaksın sahip olasın.

Bunlarla uzun tartışma bunlar tehditler savurarak gidiyorlar ‘Sen buraya yapamazsın, biz asarız keseriz’ ben diyorum ‘Ben kavgadan yana değilim ama siz eğer briket sahibiyseniz hemen gecekondunuzu briketlerinizle yapın içine girin, bende briketlerimi kaldırıp size yardım edeceğim ama siz buradan giderseniz ben buraya yaparım’ diyorumbunlar tehditler savurarak gidiyorlar. Ben işime devam ediyorum, duvar örmeye çalışırken 3 kişi daha geliyor ‘Sen bu yeri kimden aldın da yapıyorsun?’, meğer onlar gitmişler şikâyet etmişler beni yani o zamanda ihtiyar heyeti varmış güya benim haberim yok, bana diyorlar ‘Sen burayı kimden aldın’, ben diyorum ‘Hazinenin yeri, buranın sahibi yok, ben kimden alayım’, ‘Yok’ diyorlar ‘Burada bir ihtiyar heyeti var o ihtiyar heyetinin olurunu alman lazım, daha önce seninle tartışan kişiler geldi bize şikâyet ettiler biz bu mahallenin ihtiyar heyetiyiz, onların şikayeti üzerine geldik’ şimdi bunlarla da biraz tartışıyorum. Gecekondu böyle olmaz burada iki sefer yıkım gerçekleşmiş niye halk direnmiş diye yıkım gerçekleşmiş.

Yani ben Zeytinburnu, Sağmalcılar, Gülsuyu gibi yerdeki gecekonduları biliyorum, Okmeydanı, hepsi direnilerek kazanılmış, burada direnilme olmazsa kazanılmaz tabi o ihtiyar heyeti olanlar da aciz kaldıkları için konu üzerine işi fazla uzatmadan. Ha ben şeyi söylüyorum siz madem ihtiyar heyeti olduğunuzu söylüyorsunuz ben bilmiyordum madem ihtiyar heyetisiniz, dördüncü gündür gecekondu yapıyorum sizden istemiş olayım sizde olur deyin onlarda işi uzatmamak için olur dedi onlargitti ben orada gecekondumu yaptım. O benden önceki briketleri topladım yolun kenarına bıraktım sonradan onlar gelip alıp götürdüler briketlerini.

Aradan 3 gün geçti o ihtiyar heyeti gecekondu sahiplerini toplantıya çağırıyor bende katıldım toplantıya, şimdi o ihtiyar heyeti olduğunu iddia edenler daha önce halktan para toplamış yemişler güya gecekonduları yıktırmamak için şimdi benim katıldığım toplantıda adamlar diyorlar ki burası jandarma bölgesi, kırsal alan olduğu için jandarma bölgesi, biz İstanbul il jandarma alayının karısını arkadaşlarıyla boğaza yemeğe götüreceğiz, buna da 300 lira para lazım o zaman ki parayla, bu parayı gecekondu sahiplerinden toplayacağız. Orada ilk itiraz eden benim yani bu para mara, rüşvetle olacak iş değil işte demin söylediğim gecekondu örnekleri hepsi direnişle olmuştu, ben para vermiyorum deyince daha önce para verenler para vermekten bıktıkları için veya inandıkları için şimdi benim itirazımla itirazlar çoğaldı. İhtiyar heyeti parayı toplayamadı ondan sonra ihtiyar heyeti beni de kendilerine ortak etmek için beni ihtiyar heyetine çağırdılar dedim yok gelmem, onlar gene devam ediyor tabi. Şimdi gecekonduculardan o ihtiyar heyeti talep edince gecekonducular gelip bana soruyor orada bir itimat sağlanmış ya gelip bana soruyorlar bende tavır alıyorum gidip ona göre tavır takınıyorlar. O ihtiyar heyetinin işlevi bitiyor orada şimdi ihtiyar heyeti beni de dahil etmek istiyor.”

G.K: İhtiyar heyetinin işlevi orada kalmadı tabi siz.

S.K: “Yoo ihtiyar heyeti halen devam ediyor halen beni kendilerine ortak etmek istiyorlar yani kendileri nasıl gecekondular üzerinden nasıl gecekondu ağalığı yapmak istiyorsa beni de ortak etmek istiyorlar. O sağladığımız itimattan dolayı halkta artık dinlenir duruma geldik onlar işlevsizleşti halen beni katmakta ısrar ediyorlar. Bunlara diyorum siz kendi kendinize ali kıran baş kesen kesilmişsiniz yani yanına 3-5 kişiyi alan ihtiyar heyetine giriyor öyle olmaz bütün halkın seçimi ile olacak diyorum. Bunlar önce itiraz ettiler sonra işlevsiz kalınca kabul ettiler. Şimdi seçimi ben önerdim onlarda kabul edince benden önce oraya giden Halkın Yolu’ndan insanlar var onlar daha önce bir iki itirazda bulunmuşlar ama etkili olmamışlar pasif kalmışlar. Ben bunlarla temasa geçtim yani bunlarda gerici mantık var biz devrimciler güç birliği yapalım onlara karşı onlarda kabul ettiler.

Yeni komite seçimle gelecek yani gecekonducular arasında yapılan seçimle, en çok oyu alan başkan olacak, ihtiyar heyeti başkanı olacak, ikinci sıradaki başkan yardımcısı, diğerleri de komite üyesi seçilecekler şimdi benim derdim gecekonducuların ağalarını tasfiye etmek o zaman da örgütler arasındaki birbirlerine karşı yarış hızı. Halkın Yoluda kendi grubunu konuşturmak için önyargılı, benim önyargım kene gibi gecekonduların sırtına yapışan (a.k) onlarında önceliği kendilerinin baş olması şimdi ittifak yaptığımız halde biz o ittifaka bağlı kaldık onları destekledik onlarda başkanlığı alabilmek için bize karşı biraz imtinaı davrandılar yani kısıtlı davrandılar.

Yapılan seçim sonucunda Halkın Yolu’ndan K.B. en çok oyu aldı başkanlığa geldi ikinci sırada oyu alan ben başkan yardımcılığına geldim diğerleri de gene eski komite üyelerinden şimdi orada feodal bağlar var, hemşerilik bağları var, kültürel bağlar var kim kalabalıksa seçiliyor yani oy alana da sen şundan dolayı oy verdin diyemezsin. Onlar seçildiler ama inisiyatif bize geldi şimdi daha sonraki süreçte. İhtiyar heyetinde biz devrimci ilkelerden hareket ediyoruz, halkın çıkarını savunuyoruz yani bedavadan, avantadan kazanç yok önünü kesmişiz o daha önceki ihtiyar heyetinde olup da tekrar seçilenler kimisi mahalleyi terk etti kimisi de çalışmalardan çekildi.İş kaldı K.B. ile benim üzerime yani başkanla başkan yardımcısı. Tabi bize de yakınlık duyanlar var o seçilen yeni komitede beraber kör topal götürüyoruz.

Bu çalışmayı 2 Eylül’e kadar sürdürdük, 2 Eylül direnişinden önce, iki gün önceden biz haber aldık 2 Eylül’de yıkım gelecek. Üniversite devrimci gençliğe çağrı yaptık o zamanki sol örgütlere çağrı yaptık, 2 Eylül’de gelecek yıkıma karşı direnişe destek çağrısı yaptık.Gerek örgütler,gerekse de esas olarak üniversite gençliği katıldı bu direnişe. Şimdi 2 Eylül günü başkanla aramızda çelişki çıktı K.B. komite başkanı ya, ihtiyar heyeti başkanı kitleyi sıralamaya çalışıyor, en önce çocuklar arkasında kadınlar en arkada zinde güç erkekler direnişe karşı saf alacaklar. Ben itiraz ediyorum yani bu devlet faşist, bu devlet çocuklara da kadınlara da acımaz zinde gücü öne alalım bunları savunalım, aramızda anlaşamıyoruz. İkinci çelişki direniş alanında, direnişte safları alacağımız yeri tespit ediyoruz o arazinin konumundan dolayı biraz meyilli, dengeli yerde saf tutmak istiyor dolayısıyla biraz geri çekilmesi lazım. Ama bizim amacımız bütün gecekonduları savunmak, onun belirlediği yerde saf tutulmasına itiraz ediyorum. Yani biz bütün gecekonduları savunmak zorundayız, oda diyor ki biz bütün gecekonduları savunacak şekilde saflaşırsak, kolluk güçleri yukarıda biz aşağıda, bizim aşağıdan savunmamız daha zor olur, onların lehine olur diyor. Ben diyorum ki yani 30-40 kümelik bir gecekondu onun söylediği yerin dışında kalıyor, orayı yıkıma açık bırakıyor, biz bütün gecekonduları savunmak zorundayız, kaldı ki kendisinin de benimde diğer komite üyelerinin evleri de onun saf tuttuğu yerin gerisinde. Şimdi 30-40 kümelik gecekondu sahipleri diyecek kendi gecekondularını sağlama aldılar, bizimkini yıkıma terk ettiler, bu itibarsızlık yaratır böyle bir lükse sahip değiliz diyoruz tartışma gidiyoruz.

Bununla anlaşamadık, biz o tartışmayı söylerken kolluk kuvvetleridışarıda kalan 30-40 kümelik gecekondu alanına saldırdı, iş makineleri yıkıma başladı. K. ile tartışmanın sonuç vermeyeceğini anlayınca ben kitleye çağrı yaptım kitleyle beraber yıkım ekiplerine saldırdık, polisi püskürttük, yıkımda yer alan iş makinesi de makineyi bırakıp kaçtı, yıkım engellenmiş oldu.O an için yıkım engellenmiş oldu ama bu sefer panzerler devreye girdi. Kitleye panzerler saldırıyor tabi o saflaşmada kadın-çocuk saflaşması da artık gerçekleşmedi, herkes tarumar oldu ama gerek direnenler gerekse de özellikle üniversite gençliği, devrimci gençlik gelen panzerlerin üstüne yağmur gibi taş yağdırıyoruz. O panzere giden taşlardan panzerin sürücüsü herhalde bunalıma giriyor geri çekiliyor, öteki geliyor, öteki çekiliyor diğeri geliyor bu akşama kadar sürdü bu çatışma o ara komşu mahallede, İstiklal Mahallesi’ydi o zamanlar, komşu mahallenin çatılarından bizim direniş kitlesine uzun menzilli silahlarla ateş açıldı, 12 kişi vuruldu o zaman. Benim yönüm yıkım ekiplerine dönük karşımda küçük çocuk oturuyor, karşımdaki küçük çocuk benim arkama bakarken ürktü, panik yaptı, çocuk niye panik yaptı diye döndüm arkama birisi karnından vurulmuş yerde yatıyor, kaldırdım Hasan Kızılkaya. Tam alnından kurşun almış, Hasan Kızılkaya o zaman ölmüştü, Hasan Kızılkaya Halkın Yolu taraftarı.

Biz 12 tane yaralı beklemiyorduk, yani polisin uzaktan uzun menzilli silahla taramasını beklemiyorduk yaralılarımızı da kaldırmaya hazırlığımız yok, zor bela bulduğumuz araçlarla yaralılarımızı hastaneye sevk ediyoruz. Polis de mahallenin etrafını ablukaya almış bizim gönderdiğimiz yaralı arabalarını yolda arama bahanesiyle durduruyor hastaneye yetişmesini geciktiriyor. O 12 yaralıdan 3 tanesi tedavi olup çıktı o zaman 9 tane şehit verdik. 1 Mayıs mahallesinde 2 Eylül direnişinde 9 tane şehit verdik.”

G.K: Gecekondu sahipleri var mıydı onların arasında?

S.K: “Vardı, vardı şimdi Hasan Kızılkaya Halkın Yolu taraftarı destek amacıyla gelmiş, Hasan Yıldırım bizim taraftarımız destek için gelmiş diğerleri de gecekondu sahipleri işte Cuma Gül şu anda isimleri hatırlayamadım biraz düşünmem lazım. 9 kişi şehit verdik. Şimdi panzerler geri çekildi karşılıklı bekliyoruz, biz kendi yerimizde onlarda kendi yerinde bekliyor ama yıkım durmuş. Halkın Yolu, Halkın Kurtuluşu, Halkın Birliği geri çekilmeyi önerdiler ben itiraz ediyorum yıkımı engellemişiz yani niye geri çekilelim. Onların gerekçesi de şu:Bu dağın başında, ıssız yerde bizim direnişimiz yankı yapmaz, kamuoyu oluşturmak için gidip Ankara yolunun trafiğini keselim, Ankara yolunu trafiğe kapatalım da yankı yapsın. O konuda da anlaşmazlığa düştük.

Yani biz burada yıkımı durdurmuşuz, akşama iki saat kalmış, iki saat daha dirensek o gün yıkımı engellemiş olarak bitireceğiz, gelen yıkım ekibi burada kalmaz, ki kalsa da gece bizim lehimize onların aleyhine olacak, onlar orada kalmayacak en azından bugün yıkımı engellemiş olacağız diyorum.Geri çekilmeyi kabul etmiyorum. Bana rağmen onlar ittifak yaptıkları için kendi kitlelerine çağrı yapıyorlar geri çekilecekler, düzenli çekilecekler Ankara yoluna gidip trafiği kesecekler. Şimdi onlar geri çekilme dalgalanması başlayınca yıkım ekibi de harekete geçti. Tabi o arada birçok dümende dönüyor, biz kitleyi orada tutmaya çalışırken işte polisin yukarıya sızmış olduğu, gecekondu adı altında gelen haber veriyor işte mahallenin şu tarafı yıkıldı, bu tarafı yıkıldı maksat o kitleyi demoralize edip dağıtmak. Tabi bilmeyen vatandaşlar da buna inanıyordu, yıkılmak istenen kendi gecekondusunun başında bulunmak istiyor, bulunsa ne olacak gene yıkılacak şimdi amaç o dedikoduyla o kitleyi demoralize edip dağıtmak. Tabi geri çekilme de başlayınca iyice bitti.

Gecikmeli olarak ben kitleme dağılma çağrısı yaptım o dönem gözaltına alınan 20-30 kişi hep benim taraftarımdı yani Partizan taraftarı. Daha o zaman da Partizan dergisi daha Partizan olmamış, Kızıl Yol, Halkın Gücü, Halkın Sesi olarak o üç aşamalı dönemden geçiyoruz en son Partizana geliyoruz. Şimdi bu gözaltına alınan arkadaşlar Toptaş’ına gidiyorlar bunlar hepsi Yılmaz Güney’le tanışıyorlar. Yılmaz Güney bu direnişten dolayı bunlara bayağı rağbet veriyor yani cumhuriyet döneminde en son büyük direniş, Yılmaz Güney’de bunun farkında olduğu için o tutuklananlara kıymet veriyor.

Şimdi ben o tutuklananların ziyaretine gittiğimde Toptaşı’na onların içerisinde H.A. da var. Bu Zeytinburnu’ndaki çatışmadan tutuklanmış oda Toptaşı’nda, onu da ziyaret etmiş oldum sonra o arkadaşlar ne kadar yattı bilmiyorum tahliye oldular çıktılar. Gene 1 Mayıs mahallesindeyiz Toptaşı firarı oldu. Toptaşı firarında da H.A., H.B., MLSB den H.Ş. herhalde bunlar firar ediyorlar, bunlar firar ederlerken H.A.  ile MLSBP’li H.Ş.  ayrı düşüyorlar yani planladıkları yöne gitmiyorlar ayrı düşmek zorunda kalıyorlar çünkü askerle tartışma oluyor o çatışmadan dolayı bunlar ayrı düşüyorlar. Ben gene mahallede faaliyet sürdürürken mahalledeki sakinler dedi seni biri arıyor, ben kim arıyor diye baktım iki kişi görünüyor. O kişi geldi şimdi H.A.’yu cezaevinden tanımışım ya, gelen H.A. neyse onlar anlattılar işte böyle böyle çatışma oldu öbür arkadaşlar gitti biz bu tarafta kaldık. Şimdi içeride oldukları için dışarıda bağ kuracak örgüt evi de bilmiyorlar, kişiyi de bilmiyorlar 1 Mayıs mahallesi popüler olmuş, benimde orada olduğumu biliyor bana geldiler bunları götürdük bir gecekonduya, o gece sabahlayacaklar.

Bunlar dediler, “Ya biz cezaevi firarıyız e şimdi burada baskın olursa biz ne yapacağız”,“E ne yapacağız”, “silah verin” bunlara nereden bulduk bulmadık birer tane çakaralmazı verdik daha ne kadar çalışır ne kadar çalışmaz onu da bilmiyorum neyse sonra örgüte bildirdik, örgüt bunları aldı götürdü Kartal tarafına. Örgütte ne kadar kaldı ne kadar kalmadı şey, MLSBP’li kendi grubuna gidiyor bizim H.A’da Dersim’e gönderiliyor. Tabi o arada örgütler arası yarış devam ediyor, herkes ben başım diyor ya şimdi biz güç birliği yapmamız yerine herkes birbirinin ayağının altını kazımaya çalışıyor, herkes kendisi lider olacak ya.

Bu çalışmamızda 2 Eylül yıkımından sonra komite dağıldı artık her örgüt kendi bulunduğu alanda kendi faaliyetini sürdürüyor. Biz çağrı yapmak zorunda kaldık yani bu çok başlılık olmaz, halkı örgütlememiz lazım gene yıkım gelme ihtimali var, gelecek yıkımda da ortak örgütlememiz lazım onun için yeniden komite çalışması yapalım. Halkın Birliği, Halkın Yolu, Kurtuluş örgütleri diyorlar ki o anda orada oturanların seçme, seçilme hakkı var şimdi zaten önceden üç tane farklılık vardı bu dördüncü farklılık ekleniyor ya diyoruz. Ben itiraz ediyorum1 Mayıs mahallesinde oturan, hane sahibi herkesin seçme seçilme hakkı olan bir seçim olacak. Bunlar ısrar ediyorlar burada oturmayanın söz hakkı yok diyorlar. Lan burada binlerce kişi direniş verdi mesela Hasan Kızılkaya bırak burada oturmayı burada yeri bile yok, Hasan Yıldırım bırak burada oturmayı burada yeri bile yok, bunlar üniversite öğrencisi sırf destek için gelmişler yani bunlar gibi binlerce insan, sıradan vatandaş da destek için gelmiş, burada hak sahibi olan herkesin seçme seçilme hakkı olan bir seçim olacak, komite öyle seçilecek.

Onlar ısrar ediyorlar bende ısrar ediyorum en sonunda onları ikna edebilmek için ben diyorum ki “Herkesin katılmadığı bir seçme seçilme şeyini ben boykot ediyorum, ben girmiyorum seçime, seçilen komiteyi de tanımıyoruz” diyoruz. Şimdi herkesin seçme seçilme hakkının olmadığı komiteye benim girmeyeceğimi duydular bunlar iddialarını daha da katılaştırdılar çünkü 2 Eylül direnişinde halk şahit yani bir seçim olsa kimin kazanacağı belli, bana göre belli onlara göre de belli. Şimdi benim boykot etmemle onlar en büyük rakiplerini diskalifiye etmiş oldular, kendi aralarında yarışmaya giriyorlar, bir seçim yapıyorlar. E.B. başkanlığa geliyor K.B. başkan yardımcılığına geliyor. Bunlar 2 ay komitelerini devam ettiriyorlar.

O arada bizim bölge bağımsız, inisiyatif bizim, kendimizde, kendimize göre çalışma yürütüyoruz. O komitenin ilk aldığı karar yeni yer taleplerini dondurma kararı alıyor yani yer taleplerine cevap vermeyi donduruyor. İstanbul metropol bir sürü evsiz insan var, herkes, talep yoğun bunlarda kendi alanları dolmuş yani daha düzenli vermek için yer taleplerini geçici olarak donduruyorlar. Benim alan boş, boş çok gelen taleplere ben yer gösteriyorum yapıp giriyorlar, bir gün bir adam geldi yer talep etti, ağlamaklı şikayette bulundu dedim yer talebi neyse de bu ağlama nedir? Ya dedi taşocağının kenarına ben yer yaptım geldi yıktılar dedi, e kim yıktı? Taşocağının sahibi, taşocağının sahibi nasıl gelip yıkar? Şimdi o söylediği yer bizimle onların bölgesinin arasında ara bir yer. Ya diyor işte böyle böyle aşağıdaki komite yer vermeyi dondurmuş, bizde orada boş yere yer yaptık, komitenin sahibi gitti, taşocağının sahibine haber verdi, taşocağının sahibi taşocağı işçileriyle beraber geldi bizim gecekonduları yıkıp yerin etrafına tel örgü çektiler dedi.

Komite başkanının taşocağı sahibiyle işbirliğine girmesi benim biraz zoruma gitti hemen orada kitleyi topladım, kitleye bir ön açıklama yaptım böyle böyle dedim yani o ara bölgeyi yine ben sahiplenmek zorunda kaldım orası ara bölge değil bizim bölge dedim. Kitlelerle beraber gittik tel örgüleri söküp attık o anda orada yer talebinde bulunan 10 kişiye yer gösterdik, 10 kişi kadardı, “Gecekondunuzu yapın, size müdahale etmeye gelen olursa bana gönderin eğer gönderdiğiniz kişi gelmezse bana haber edin ben geleceğim” diyorum, “Siz gecekondunuzu yapın, girin” diyorum. O arada Erol Bektaş duyuyor tabi meseleyi tekrar gidiyor taşocağının sahibine yani tel örgüleri söküp atmışız gecekondu yapıyoruz, yaptırıyoruz, taşocağı sahibi H.’nin de kulağı delik. Şimdi bu örgütler arasındaki yarışı da biliyor oradaki güç potansiyelini de biliyor dolayısıyla bizimle hiç yüz yüze gelmedi. Geliyor tel örgüleri topluyor o çalıştığı taşocağı, uçurumun etrafına iş makineleriyle topraktan set oluşturuyor güya güvenlik alıyor, çekip gidiyor dolayısıyla daha geniş bir yer bırakıyor onu da sonradan gecekondulara tahsis ediyoruz.

Şimdi bu süreçte seçilen komiteyle gecekonducular arasında zaman zaman kavga çıkıyor yani çok kanlı değil ama sürtüşmeler çıkıyor. Halk arası çelişkileri çözmekte eğer komitenin aldığı karar birisinin işine gelmiyorsa ben seni tanımıyorum diyor oda ben komiteyim nasıl beni tanımıyorsun zıtlaşmasıyla birbirlerine giriyorlar, kavgalar oluyor. İki ay böyle sürüyor iki ay sonra Halkın Yolu’ndan K.B. doğru bana geldi dedi “Ben komiteden istifa ediyorum’’ başkan yardımcısı ya.“Ya bu iş böyle yürümez” diyor, diyorum “Bak senin istifa etmen doğru değil, sen git komiteni ikna et tüm halkın katılacağı bir seçim yapalım dolayısıyla şuan gecekondularda yaşanan kavgalarda olmaz”. Niye kavga oluyor?Adam diyor “Ben seni seçmedim, aldığın kararı da işime gelmediği için tanımıyorum”. Halbuki onun oy hakkı gasp edilmemiş olsa itiraz hakkı olmaz, sen git şimdi komiteni ikna et kendini fes etsin, herkesin katılacağı seçme seçilme hakkıyla bir seçim yapalım çıkan komite görevine devam etsin.

Bu gidiyor E.B.’ı ikna edemiyor şimdi E.B. da güya örgütünün adına bir baş olmuş ya işte baş olan oraya önderlik yapmış olacak onun için ikna olmuyor. K.’da başkanlıktan başkan yardımcılığına düştü, yeni bir seçimde acaba başkan olabilir miyim düşüncesiyle ikna edemiyor istifa ediyor. İstifa etti geri geldi aşağıdaki komite zaten çalışamaz duruma gelmiş. Biz yeniden bir seçim kararı alıyoruz Halkın Yolu ile beraber.O arada Halkın Birliği, Halkın Kurtuluşu, Kawa bizim yapacağımız seçime boykot kararı alıyorlar. Önce biz boykot etmiştik ya şimdi onlar boykot ediyor ama kitle aptal değil, kitle biliyor, kitle uyanık yani çünkü birebir yaşayarak görüyor onların boykotu sökmüyor. Seçme ve seçilme hakkı olan kitle oy kullanma günü kuyruk oluştururken bu Halkın Kurtuluşu’ndan E.B.,  Halkın Birliği’nden o zaman S. diye birisi vardı Malatyalı, gene Malatyalı Kawa’dan F.M.  bunlar geliyor kitleye seçim anti propagandası yapıyorlar.Anti propaganda tutmayınca kendi tanıdıkları akrabalarını o kuyruğa girip o kuyruktan çıkarmaya çalışıyorlar öyle de bir sürtüşme yaşanıyor. Şimdi ben gülümseyerek geçiştiriyorum yani aslında yaptıkları anti demokratik bir uygulama.

Şimdi orada meseleyi örgütler arasında savaşa sokmamak için gülümseyerek geçiyorum zaten etkileri de yok yapılan seçimde. Ben başkanlığa geliyorum. K.B. başkan yardımcılığına geliyor, gene bizim taraftarlardan da onların taraftarlarından da komiteye üyeye geliyorlar yani bir başkan bir başkan yardımcısı 9 kişide komite üyesine geliyor. O arada halkla yapılan toplantılarda Sineklitepe mahallesini 1 Mayıs mahallesi yapıyoruz halkın oyuyla yani 30’dan fazla isim öneriliyor o zaman işte bu şimdiki Yeni Sahra, Demirel’in mahallesi, onun yanında küçük bir yer var ora Ecevit mahallesi o zamanda Erbakan MC hükümetinin ortağı işte bazıları dedi burayı Erbakan mahallesi yapalım. Yani o devletin başındakilerin ismini vererek bir bağışıklık oluşturmaya çalışıyorlar ama bizde elimizde 1 Mayıs, çoğunlukla 1 Mayıs mahallesi kabul edildi. O ihtiyar heyetinin adı da halk komitesine dönüştürülüyor, halk komitesi olarak devam ediyoruz.

Bu çalışmamız 78 Mart’ına kadar sürüyor şimdi daha önceden alınmış olan sonradan bizimde üzerinde titizlikle durduğumuz “ihtiyaç sahibi olana yer var”, ihtiyaç sahibi olmayan ne burada direnir ne de hak sahibi olur. Yani şimdi o dönem yer talep edenlerle olan bağlantılarımız hakkında araştırma yapıyorduk yani başka yerde arsası, evi var mı? Gerçekten ihtiyaç sahibi mi? İhtiyaç sahibi olanları tespit edip onlara yer veriyordum diğerlerine vermiyordum.Halk arasındaki çelişkileri çözmek o kadar zor ki ve o kadar çok ki yetişmemiz mümkün değil. Biz komite olarak 11 kişi yetişemiyoruz yani her evde her sınırda hatta her evin içinde çelişki var. Şimdi gerek gelecekte halefler yetiştirmek için gerekse daha çok kitleyi seferber etmek için, aktifleştirmek için A B C D E bölgeleri diye ayırmışız her bölgeye halk komitesinin atadığı o bölgede oturan insanlardan oluşan alt bölge komiteleri oluşturuluyor. Onlar kendi bölgelerindeki hem sorunları çözecekler hem de ilerisi için halef olmak, yetiştirmek, bilgisine sahip olmak.

Bu A bölgesinde şimdi ihtiyaç sahibi olan alacak, ihtiyaç sahibi olmayan almayacak diyoruz ya, A bölgesindeki alt komite kendi bölgesindeki gecekonduları oturabilir hale getirmek yani eğreti yapılardan oturulabilir hale getirmek için bir çalışma taraması başlatıyor. Hem oturulabilir hem de insanları oturmaya teşvik edecek şekilde. Şimdi orada oturan gelecek orada oturmayan gelmeyecek dolayısıyla direnmeyecek, kendi bölgelerinde üç tane gecekondu tespit ediyorlar, gecekondular yapılmış, kapıları kilitlenmiş günlerdir açılmıyor ne gelen var ne giden. Bunlar bir araştırıyorlar Otosan’da çalışan 3 tane işçi, bunlarında Yeni Sahra’da gecekonduları var burayı kâr amacıyla yapmışlar dolayısıyla gelip gitmiyorlar derken sarı sendikacılık olan işveren sendikasına çalışıyorlar.

O zaman da bizim bu yer altı Maden-İş var Otosan’da örgütlü o zaman onlardan da bilgi alıyoruz adamlar faşist, patrona çalışıyor, işverenin lehine çalışıyorlar. Bunlar tutup yerlere el koyuyorlar mı, başkalarına tashih edecekler, ihtiyacı olana. Bunlarda yerlerine el konulduğunu duyunca bu üç kişi Gültepe’de Ülkü Ocakları’nda başkan diye bir amca çocukları var ona gidiyorlar şimdi o zaman da solcularla ülkücüler arası çatışmalar yoğun ya, gidiyor onlardan destek istiyorlar, onların yanından bir üye alıyorlar gene kendi köylüsü. Geliyorlar bu A bölgesi gecekonduların yanındaki Karslı olan F.P. bizim komite üyesi onun kahvesini basıyorlar, F.P.’ı tartaklıyorlar ve tehditler savuruyorlar bizim gecekondularımıza nasıl el konur diye. Orada bizim Partizan sempatizanları bu haberi alıyorlar, kalabalık olarak gidiyorlar bu 5 kişiyi enterne ediyorlar, üstlerini arıyorlar tabanca, kasatura, zincir, muşta falan çıkıyor zaten bir alt komite üyesini tartaklamışlar, tehditleri de duyuyorlar onlar oraya saldırı amacıyla geldiler diye o aletleri de bulunca bunları götürüp tekrar gecekondu da sorguluyorlar.

Bunları cezalandırma kararı alıyorlar içlerinden bir tanesi diyor ki komite başkanına haber verelim… Tunceli Hozatlı, Mehmet Altıntaş diye sempatizanla Mahmut Yıldırım adlı sempatizan engelliyorlar bunu yani biz komite başkanına haber verirsek komite başkanı legalde çalışıyor, bunları cezalandırmamıza müsaade etmezler diğerlerini de kafaya alıyorlar, 10 kişilik bir grup bu 5 kişi alıyor Şerif Ali çiftlik bölgesine gidiyor taşocağı bölgesinde bunların kafasına sıkıyor 5 kişiyi öldürüyorlar. Aradan iki gün geçiyor K.B. bana geliyor ya diyor senin taraftarların 5 kişiyi götürdü, bu adamlar iki gündür evlerine gidememişler aileleri gelip şimdi bunları soruyor, adamlarına söyle bunları bıraksın. Ben diyorum neden bahsediyorsun, ayrıntılı anlatmaya çalışıyor, E.B. diyor böyle böyle biz kahvedeydik bu adamlar geldiler F.P.’ın kahvesinde F.P.’ı tartakladılar, senin sempatizanların geldi bu 5 kişiyi götürdü. Ben müdahale ettim beni de tartakladılar diyor, kimlerdi diyorum onlardan isimlerini öğreniyorum dönüyorum sempatizanlara soruyorum, bana diyorlar infaz ettik diyorlar. Ya 5 kişiyi nasıl infaz edersiniz valla ettik diyorlar şimdi aileler sıkıştırıyor, E.B.’ın bölgesine yakın habire söylüyorlar adamları bırakın, ölmüş adamları ben nasıl bıraktırayım yani tabi onlara da öldürülmüş olduğunu söyleyemiyorum.

Şimdi E.B. , K.B.yı sıkıştırıyor, K.B. da başkan yardımcısı ya oda gelip bana diyor ki o 5 kişiyi biz arayıp bulalım yani gecekondularda arama yapalım şimdi K.B.’ya öldürülmüş olduklarını söyleyemiyorum yani öldürülmüş olduklarını söyleyip örgütü de deşifre etmek istemiyorum, aramayı da istemiyorum ya diyorum arama polisin işi biz polis miyiz? Polis gelsin arasın biz niye arayalım.

Üç dört gün sonra bu öldürülen 5 kişinin Şerif Ali çiftliğinin orada cesetleri bulunuyor, cesetleri bulununca İstanbul cinayet şube müdürü Ahmet Ateş başkanlığında mahalleye baskın yapılıyor, yani faillerin araması, o anda benim kahvem var, yani kahve kar amaçlı değil sadece gelenlerin eğleneceği, konaklayacağı bir yer. Yaptığımız son seçimdeki oy pusulalarına seçim listelerine polis orada el koyuyor, polisin eline geçiyor dolayısıyla komite üyelerinin hepsinden de polis bilgi sahibi oluyor yani bizim tüm çalışmamız illegal. O güne kadar polis mahalleye giremiyor çünkü 2 Eylül’de o 9 kişinin katili polis olduğu için bir zıtlık var herhalde fazla güçleri olmadığı için mahalleye gelemiyorlar. Mahalledeki tüm sorunları halk komitesi çözüyor yani yasama, yürütme, yargıyı halk kendisi gerçekleştiriyor, mahalleden karakola şikâyet gitmiyor, karakolda polislerin irtibatlı olduğu kişilere diyorlar “Ya sizin mahalleden niye hiç şikayet gelmiyor” diye, yani devlete niye ulaşmıyor e mahallede herkes kendi sorununu kendi arasında çözüyor.

Şimdi tam gününü bilmiyorum kaç gün sonra polis arama yaptıktan sonra bizim oy bilgilerini de götürüyor, kayıtlarını da götürüyor, biz komite olarak illegale çekilmek zorunda kalıyoruz yani 5 kişinin öldürülmesi olmasaydı devlet yine oraya bir başka bahaneyle müdahale edecekti. Yani Türkiye’nin metropolü İstanbul gibi bir yerde örnek bir mahalleye göz yumar mıydı? Ha kendisi bir başka vasıtayla bir başka problemle müdahale edecekti. Bu beşkişinin ölümü de bahane olunca artık kendilerinin tuzak kurmasına gerek kalmadı dolayısıyla atıl duruma düştü komite, illegale çekilmek zorunda kaldı.

Şimdi o zamanki basın yani 1978’in üçüncü ayında, 15’inden sonraki gazetelere bakıldığında başlıklarda bulunabilir işte yok halk mahkemesi kararıymış yok bilmem komite kararıymış diye manşetler atmışlardı, 5 kişinin ölümü için. Doğru orada bir halk mahkemesi vardı, halk mahkemesi komitenin üzerinde bir mercidir, şimdi halk arasındaki çelişkileri komite çözerken kendi kriterleri var, karar verir.Bu karar birinin lehine birinin aleyhine veya ikisinin de lehine olur eğer bu karar itiraz olursa halk mahkemesine gidilir. Gecekondu sahipleri toplanır, toplatılır taraflar kendi dertlerini anlatırlar komite de hangi kriterlere dayanarak böyle bir karar aldığını savunur ve halk oylamasına sunulur, halk oylamasının verdiği karar değişmez.

Şimdi komitede kararlarını verirken o faktörü göz önünde bulunduruyor eğer verdiği karar halkın oyuyla reddedilirse halk komitesinin prestiji sarsılacak onun için tarafsız karar verme zorunluluğu hissediyor kendisinde olay bu yani o basının bahsettiği halk mahkemesi ceza mahkemesi değil, bu uzlaşmazlıkları kendi arasında tartışarak çözme mahkemesidir. Şimdi halk komitesi üyeleri aranır duruma düştükten sonra mahalleyi terk etmek zorunda kaldık. Ben iki aya yakın Kartal’da saklanmak zorunda kaldım.

G.K: Çoluk çocuk, eşiniz?

S.K: Onlar evdeler ben tek başınayım.

“Biz şimdi devrimci kriterlerle hareket ettiğimiz için bölgecilik yapmıyorduk, etnik kökende yapmıyorduk, bizim tek kriterimiz vardı:İhtiyacı olan gelsin, Sünniler de var mesela, örnek vereyim şuanda benim yakın komşum Zonguldaklı var, Sünni, buranın çoğu Kızılbaşlardan Kürtlerden, adam tedirgin oluyor göçmek istiyor, adama diyor “Senin garantin burada benim sen yerinde kal, sana bir şey derlerse bana ilet ben çözeri” adam kalıyor, oturuyor halen. Gene Kayserili bir arkadaş var oda Sünni, oda öyle bir şeye girdi bu Tepeüstü diye bir mahalle var, Kayserililerin çoğu orada, oraya gitti geri geldi tekrar.Yani orada yapamadı tekrar mahalleye geri geldi hemen karşımdaki anahtarcılık yapıyor.”

G.K: Bu halk mahkemeleri, halk komiteleri biraz Alevi geleneklerine de benziyor ya hani orada da dedelik var, Türk Alevileri için değil mi ya da biraz belki ilişkilerde?

S.K: “Yani şimdi oradaki kitlenin çoğunluğu o kültüre sahip yani gerek Kürtlük olsun gerekse de inançsal boyutta bir kültür var, o kültür elbette o komitelerin çalışmasına yansımıştır yani oradan dersler almıştır burada pratikte uyguluyor.”

G.K: Sonra siz iki ay Kartal’da saklandınız.

S.K: “Kartal’da kaldım, esas teorik olarak orada geliştim o iki ay sürecinde hep kitap okudum yani o zaman klasikleri de pek anlayamıyordum, o iki ay benim klasikler üzerinde eğitimime yol açtı yani teorik olarak böyle bir bilinç sıçraması yarattım.”

G.K: Evin geçimini kim sağladı?

S.K: Örgüt, örgütün evinde kalıyordum, hiç dışarı çıkmıyordum.

Geleneğin Belleği Ana Sayfa