Fevzî Gündoğdu (F.G:) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Devim GECE (D.G:)
F.G: Okmeydanı’ndaki dernek dediğim gibi dernek kurulmuştu fakat çok aktif bir dernek değildi. Biz oraya üye olmaya başladık. Üye olduktan sonra genel kurul yapıldı. Zaten o döneme kadar kalan arkadaşların tam olarak kim olduklarını da bilmiyorum ama yürütemiyorlardı, bir inisiyatifleri yoktu, zayıf kalıyorlardı o konuda. Dernek yönetimine ağabeyim seçildi, Niyazi ağabeyim. Biz de konuşuyorduk ama onlar daha çok kendi aralarında yönetim kurulu olarak neler yapıp neler yapmayacaklarına göre program seçtiler. Biz, ben gençlik kollarında görev yapıyordum. Dernek kısa zamanda toplum üzerinde etkili oldu ki çalışmalarından kaynaklanan bir şey, şöyle anlatayım; topluma açık bir dernekti, herkese açık bir dernekti, günün her saati işte sabah açılırdı, akşama kadar dernek açıktı, bir mahallenin de içerisindeydi.
Toplumsal, bulunduğu konum da toplumsal olarak… Erzincanlıların, Sivaslıların ve benzerlerinin olduğu yerlerdi ve onlarla iletişim kurmak da bu anlamda aynı dili, aynı inancı yakın olduğu için kurmak daha kolaydı. Dernek kol faaliyetleri içerisinde düzenlendi, kadın kolları faaliyeti var mesela orada, gençlik faaliyetleri vardı, işçi faaliyetleri vardı. Bu faaliyetlerin içerisinde seminerler düzenleyerek, ondan sonra sinema, belli, günün belli, haftanın belli günlerinde, pardon haftanın belli günlerinde sinema gösterileri yapmak. Biz de mesela o görevli arkadaşlar vardı, Beyoğlu’nda sinema film makaraları ve makine alır getirirlerdi, gösterim yaparlar tekrar götürür iade ederdi. İnsanlar gelir film izlerdi. Filmler nasıldı? Özellikle Yılmaz Güney’in filmleri, işçi konulu, emek konulu filmleri getirirdik öyle izletirdik. Onun dışında tıp fakültesinde okuyan Ziya, son sınıfta okuyordu o dönemde, ondan sonra mezun oldu, Ziya doktorumuz vardı o gelirdi muayene yapardı. Haftada iki gün gelir şikâyetleri dinlerdi, muayene yapardı. Sonra hemşirelerimiz vardı, Florence Nightingale yüksek hemşirelik okulunda okuyan arkadaşlarımız vardı, onlar gelirlerdi, ihtiyacı olanların iğnelerini yaparlardı, serum takarlardı, hastalıklarında işte yardımcı olurlardı onlara. Böyle şeydi yani kısa zamanda o bölgenin insanlarıyla sıcak bir ilişki kurdu. Aynı zamanda giderek kitleselleşmeye başladı.
Görüşmeden DERNEKLEŞME ÖYKÜLERİ ile ilgili bölüm
Devrimci Liseliler Derneği kurma çalışmalarına evrilmeye başladı ama bu aşağı yukarı 76’nın sonlarına doğru oluşmaya başladı.
D.G: Evet. Peki siz bu dönemde bunlar konuşulurken tabi ki gençlik tabakası içerisinde faaliyet yürütüyordunuz ve gençlik içerisindeydiniz. İşçi, sendika, dernek, işsiz ya da meslek örgütleri gibi alanlarda hiç bulundunuz mu, faaliyetiniz oldu mu? Olduysa biraz bunları açabiliriz.
F.G: He şimdi oraya geliyorum, lise dönemimizde işte liselerde örgütlenme çalışmaları artık ben, 75’in güzünde geldim, ikinci dönemde hızlı sürece nasıl olduysa adapte olduk yani. Öğrenci dernekleri kurma mücadelemiz başladı, liseli gençlik dernekleri kurma mücadelesi başladı. İstanbul liseliler döneminde, o dönemlerde Dev-Genç kanadında gelenler vardı, biz vardık, başka gruplar vardı. Grupların, o 75 yılı, 76 yılı ayrışma dönemi, bir de kendini yeniden var etme dönemidir. Aynı zamanda o dönemde dergilerin de çıkmaya başladığı dönemdir, yani 74 affından sonra dışarı çıkan devrimciler kendi grupsal yapılarını yeniden oluşturmaya başladıkları bir döneme denk geliyor. İşte biz liselerde yeniden örgütlenmeye başladık. TMGT (Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı) vardı, TMGT’da birkaç kez toplandık, liseliler, farklı liselerde öğrenciler geldi, işte Dev-Gençliler filan vardı, biz geldik. Yenikapı’da şeyler vardı, Aksaray, dernekler vardı, oralarda toplanıyorduk bir lise derneği oluşturalım diye, anlaşamadık. O zaman İ.Y. vardı. Dev-Gençlileri daha çok onlar temsil ediyordu. Biz kendi aramızda, çevremizdeki arkadaşlarla gidip o toplantılara karşı çıkıyorduk, düşüncelerimizi söylüyorduk, devrimcilik nasıl olması gerekiyor işte düşünceleri… Tabi siyasi hareket yeni filizlendiği için kendi siyasi programlarında taviz vermiyorlar, herkes istikrarlı davranıyordu bu konuda, dolayısıyla uzlaşma sağlanmıyordu, sonuç olarak herkes kendi derneğini kurmaya başladı. Biz de o süreçten itibaren yavaş yavaş Devrimci Liseliler Derneğini kurmaya başladık. Yani Dev-Genç’le anlaşamayınca lise dernekleri üzerine, Devrimci Liseliler Derneği kurma çalışmalarına evrilmeye başladı ama bu aşağı yukarı 76’nın sonlarına doğru oluşmaya başladı. Biz onun la birlikte Okmeydanı’nda bir dernek faaliyeti içerisindeydik, özellikle ağabeyim ve H.H.A.’ların da olduğu ekip. Aslında bizden birkaç ay önce bu dernek kurulmuş, fakat çok faal olmayan bir dernekti, Okmeydanı Kültür ve Yardımlaşma Derneği diye bir dernek, derneğe üye olduk. Kongresi yapıldı 76 baharında filandı ya da yazındaydı, o dernekte ağabeyim başkan oldu, çok fonksiyonel bir dernek oldu o sonraki süreçte, nasıl fonksiyonel bir dernekti? Çok kısa zamanda çevreyle iletişim kurmaya başladı, insanlarla, çevremizdeki insanlarla iletişim falan. Okmeydanı bölgesi, Sivaslıların yoğun olduğu bir bölge, biz de Sivaslıydık, ağabeyim Sivaslıydı, başkanı Sivaslı. Bizim de iyi çalışmamız vardı, şöyle çalışmalarımız vardı, mesela bizde dedim ya amcazadelerden bir tanesi doktor, Doktor Ziya, o hatta son sınıftaydı, üniversite son sınıftaydı Çapa’da okuyordu. Haftada bir kez, iki kez gelirdi muayene yapardı, derneğin bir bölümünü açtık, ona ayırmıştık. Hemşirelerimiz Florence Nightingale’den hemşireler vardı, hemşire öğrenciler vardı, onlar belirli, her gün gelir iğne ihtiyacı olanlara iğne yaparlardı. Onun dışında seminerler verilirdi, gider film getirirdik, haftanın belirli günlerinde film oynatırdık, insanlar gelir toplanırlardı gelir film izlerlerdi.
D.G: Hangi filmleri oynatırdınız hatırlıyor musunuz?
F.G: Ya film isimlerini hatırlamıyorum, şimdi daha çok işçi filmlerini, Yılmaz Güney’in filmleri, işçi-emek konularını anlatan filmleri getirirlerdi, film makinesi kiralıyorduk getiriyorduk orada filmleri oynatıyorduk, filmleri, makineyi sonra tekrar veriyorduk kendilerine, derneğin böyle bir faaliyeti vardı. Seminerler veriliyordu, hatta hemşirelerimiz mesela evlere yardıma gidiyorlardı. Tiyatro çalışmalarımız vardı, şiir çalışmalarımız vardı, hatta orada bir tiyatro çalışması oldu, Enver Gökçe’nin bir şiirini tiyatroya uyarladık böyle, orada bir gösteri yaptık, ben de oynadım orada.
D.G: Hangi şiiriydi hatırlıyor musunuz?
F.G: Fabrikadaki çalışma düzenini anlatan bir şiirdi, onu orada canlandırdık. Sonra mesela o 76’nın 1 Mayıs’ında orada dernekte toplanarak gittik, 1 Mayıs’a gittik. İlk defa 1 Mayıs’a böyle topluca orada gitmiş olduk, öyle de bir etkinlik oldu.
Yani çok kısa sürede etkinliği artan bir dernek oldu, birçok çevreden insanlar gelirdi, o seminerlere, toplantılara katılırdı. O yıl aynı zamanda Mao’nun da ölüm yıldönümüydü 76 güzü, güzüydü yanlış hatırlamıyorsam, 76 Eylül ayı Mao’nun da ölüm yıldönümü olması gerekiyor, öyle hatırlıyorum şimdi. Onunla ilgili mesela bir panomuz vardı, neredeyse bu 3 kitaplığın 3 kanadı kadar, 4 kanadı kadar bir panomuz vardı. Ona haberler yapardık hazırlardık, gazete kupürleri keser yapıştırırdık, insanların ilgisini çekerdi gelir bakardı. Onu da o dönemde şey için hazırlamıştım, ben şahsen hazırladım, Mao Zedong anması için Mao Zedong’la ilgili böyle büyük bir pano hazırladım, kendi el yazımla, gazete kupürleri filan kestim onu öyle düzenledik. Ben o dönemde ağabeyim başkandı, ben de gençlik içerisinde, gençlik komisyonu oluşturmuştuk, gençlik komisyonu içerisinde kalıyordum. Aynı zamanda okulu o yıl boykota götürdük. İlginç, işin ilginç yanı boykotu yapan benim ağabeyimdir, boykotu desteklemeye gelen de Niyazi ağabeyimdir, bize desteğe geldi o.
D.G: Lise okulundan bahsediyoruz.
F.G: Lise, Beyoğlu Ticaret Lisesi’nde okuyorum o dönem, o sene okulu boykota götürdük. Daha önce anlatmıştım, gazetelere gittik anlattık, gazete yönetimiyle görüştük sorunlarımızı anlattık, haber olarak çıksın diye, filan diye. O gün okulun, sınıfın, okulun kapısını kestik, öğrencileri almıyoruz içeri.
D.G: Hangi gazetelerle görüştünüz hatırlıyor musunuz?
F.G: Yeni Ortam’a gittik, Cumhuriyet’e gittik, Milliyet’e gittik gruplar halinde, yani arkadaşları görevlendirdik, yani başka nerelere gidebilir, nasıl anlatabiliriz kendi problemimizi ama…
D.G: Sizi nasıl karşıladılar, haberinizi yaptılar mı?
F.G: Yani karşıladılar, haber merkezleri… yalnızca Yeni Ortam’da çıktı.
……
D.G: Evet tam da buraya denk düşerek bir soru sormak istiyorum, yani bu dönemde işte öğrenci gençlik dernekleri var tabi az önce bahsettiniz bunlardan. İşte ADYÖD var mesela Ankara Demokratik Yüksek Öğrenim Öğrenci Derneği 1974’de kurulmuş. İYÖKD var, İstanbul Yüksek Öğrenim Kültür Derneği, 1974 o da kuruluş tarihi, 75. İYÖD var İstanbul Yüksek Öğrenim Derneği. DGD var Devrimci Gençlik Derneği, bahsettiniz. Genç Hukukçular Derneği, işte o dönem yine yani yöre dernekleri, ilk dernekleri ve başkaca dernekler var. Örneğin Tunceli Yurt Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Bingöllüler Derneği, Adıyamanlılar Derneği, Vartolular Derneği vesaire… Şimdi siz bunlar içerisinde Devrimci Gençlik Derneği içerisinde bulundunuz ve az önce de bahsettiniz, Okmeydanı’ndaki o dernekte bulundunuz ve faaliyet yürüttünüz. Tam da burada yani bu dernek faaliyetlerini daha fazla açar mısınız, neler oldu, çalışma tarzınız neydi ve yanınızda kimler vardı? Kimlerle bu işleri yaptınız, o faaliyetleri yürüttünüz? Buraları konuşalım, açalım buraları, özellikle şu Okmeydanı’ndaki o dernek olayı, buralara değinebilirsiniz.
F.G: Şimdi Okmeydanı’ndaki dernek dediğim gibi dernek kurulmuştu fakat çok aktif bir dernek değildi. Biz oraya üye olmaya başladık. Üye olduktan sonra genel kurul yapıldı, zaten o döneme kadar kalan arkadaşların tam olarak kim olduklarını da bilmiyorum ama yürütemiyorlardı, bir inisiyatifleri yoktu, zayıf kalıyorlardı o konuda. Dernek yönetimine ağabeyim seçildi, Niyazi ağabeyim. Biz de konuşuyorduk ama onlar daha çok kendi aralarında yönetim kurulu olarak neler yapıp neler yapmayacaklarına göre program seçtiler. Biz, ben gençlik kollarında görev yapıyordum. Dernek kısa zamanda toplum üzerinde etkili oldu ki çalışmalarından kaynaklanan bir şey, şöyle anlatayım; topluma açık bir dernekti, herkese açık bir dernekti, günün her saati işte sabah açılırdı, akşama kadar dernek açıktı, bir mahallenin de içerisindeydi.
Toplumsal, bulunduğu konum da toplumsal olarak… Erzincanlıların, Sivaslıların ve benzerlerinin olduğu yerlerdi ve onlarla iletişim kurmak da bu anlamda aynı dili, aynı inancı yakın olduğu için kurmak daha kolaydı. Dernek kol faaliyetleri içerisinde düzenlendi, kadın kolları faaliyeti var mesela orada, gençlik faaliyetleri vardı, işçi faaliyetleri vardı. Bu faaliyetlerin içerisinde seminerler düzenleyerek, ondan sonra sinema, belli, günün belli, haftanın belli günlerinde, pardon haftanın belli günlerinde sinema gösterileri yapmak. Biz de mesela o görevli arkadaşlar vardı, Beyoğlu’nda sinema film makaraları ve makine alır getirirlerdi, gösterim yaparlar tekrar götürür iade ederdi. İnsanlar gelir film izlerdi. Filmler nasıldı? Özellikle Yılmaz Güney’in filmleri, işçi konulu, emek konulu filmleri getirirdik öyle izletirdik. Onun dışında tıp fakültesinde okuyan Ziya, son sınıfta okuyordu o dönemde, ondan sonra mezun oldu, Ziya doktorumuz vardı o gelirdi muayene yapardı. Haftada iki gün gelir şikâyetleri dinlerdi, muayene yapardı. Sonra hemşirelerimiz vardı, Florence Nightingale yüksek hemşirelik okulunda okuyan arkadaşlarımız vardı, onlar gelirlerdi, ihtiyacı olanların iğnelerini yaparlardı, serum takarlardı, hastalıklarında işte yardımcı olurlardı onlara. Böyle şeydi yani kısa zamanda o bölgenin insanlarıyla sıcak bir ilişki kurdu. Aynı zamanda giderek kitleselleşmeye başladı, aynı zamanda diğer bölgelerdeki devrimciler de gelmeye başladı, o bölgede ilgi çekti kısa zamanda, diğer bölgelerdeki devrimciler gelirdi. Sık sık seminerler yapılırdı, haftada bir kez filan seminer, çeşitli güncel konulara ilişkin seminerler yapılırdı. Toplumsal olarak iyi bir noktaya gelmişti, insanlarla ilişkiler gayet iyiydi. Fakat bu dernek daha sonra bir olaydan dolayı basıldı ve kapatıldı. Ağabeyim de ondan dolayı 4-5 ay kadar içeride tutuklu olarak kaldı, sonra serbest bırakıldı.
D.G: Evet. Peki, yani şeyden bahsettiniz bu Devrimci Gençlik Derneği, anlattınız bize, o dernekle ilgili anlatmak istediğiniz başka şeyler var mı anlattıklarınızın dışında?
F.G: Ya derneğin dediğim gibi, gençlik derneğinin dediğim gibi o ilk illegalite, legal ve illegal karışımı o şeysi beni etkiledi, oldukça disiplinli bir hareket gibi geldi bana. Yani hem legal çalışma yapıyorsun ama bir yere de insanları gönderirken gruplandırıyorsun, sorumlu kılıyorsun, nasıl hareket edeceklerini anlatıyorsun, o sorumluları sonradan derneğe ya da kendisinin bir üst birimine haber vererek organize olmuş olması beni oldukça etkiledi.
D.G: Kimler vardı orada, siz kimlerle orada bulundunuz, hangi arkadaşlarınız vardı ve kimleri tanıdınız orada, sizi etkileyenler kim oldu mesela?
F.G: Ya çok gitmişliğimiz yok zaten iki kez, üç kez gittim, uzaktı zaten gidip gelmemiz çok zordu ama böyle birkaç kez gittik, tesadüfen bu eylemlere denk geldik. Bir kez bir seminer oldu, yani merakımız var kim kimdir öğrenmeye ama biraz da illegalite tarafı olduğu için kimin kim olduğunu da tam olarak öğrenemiyorsun. Onun için yani kişi olarak tam şu şudur diyemiyorum ama çok kısa bir süre sonra zaten dernek basıldı, dernek de kapatıldı. O dernek kapatıldıktan sonra işte yoğunluk olarak bizim Okmeydanı’ndaki dernek vardı ve onunla birlikte Haliç’te Tunceli Yardımlaşma Dayanışma Derneği galiba, TUN-YAR, TUN-YAR olması gerekiyor, bizim çevre faaliyetleri biraz onun içerisinde yoğunlaşmaya başladı, oraya giderdik toplanırdık, oradaki arkadaşlarla görüşürdük. Bunun dışında bizim tabi işçi hareketleri de gelişiyordu.