Zeynel Demirçivi (Z.D:)  (1958) ©Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Yücel DEMİRER (Y.D:)

Görüşmeden Yürüyüş ve Mitingler ile ilgili bölümler:

Miting kararı aldık, miting yapacağız fakat 13 ilde biliyorsunuz 1978 yılında 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi.

(Z.D:) Miting yapacağız dedim milleti örgüte bağlamamız lazım nerede yapabiliriz, Gümüşhane’de biz yapalım, Erzincan’la Kelkit arasında bir dağ var yani iki saatte tepeyi aşıyorsun dedim ki Kelkit’te yapalım, Kelkit’te ilişkimiz var mı, gittik bir tane Hüseyin var ona da deli diyorlar. Herkes deliye hasret biz akıllıya hasretiz, Hüseyin’i getirdik, Ali Mete ile gitmişiz, Hüseyin’cim miting yapacağız iki kişi daha lazım, komite için 3 kişi gerekiyor o zaman yasalar öyle diyordu kimlikleri veriyoruz içeriye izin alıyoruz işte dedi ki amcamın oğlu var, komşu var kahvede neyse biz bir biçimiyle deli Hüseyin’in önderliğinde Kelkit’te izin aldık.

Erzincan’dan otobüslerle, minibüslerle, geçen gün o mitinge katılanlar ve benimle tutuklanan Nazmiye Can hocamız aynı zamanda vakfımızın kurucu üyesi, mütevellit heyetinden onun dediğine göre 700-800 kişi toplayıp götürmüşüz Erzincan’dan mitinge, minibüslere doldurduk pankartları gittik Kelkit’e korteji megafonla Ali Mete yürütüyor, gittik zaten oralar dağlık güzel bir boş yer bulduk meydan diye bir yer, konuşmayı, miting konuşmasını ben yapıyorum istişaren yapıyorum yazı mazı hazırlamamışım övünmek gibi olmasın iyi ajitatörümdür neyse tabi miting dağıldı minibüsler Erzincan’a dönüyor işte haber geldi polis yolu kesmiş dolayısıyla ben, Nazmiye, Ali Mete o gün orada kaldık Kelkit’te.

“Miting kararı aldık, miting yapacağız fakat 13 ilde biliyorsunuz 1978 yılında 13 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetim ilan edilen illerden biriside Erzincan. Erzincan’da miting yapamıyoruz izin yok, olağanüstü hal var diye, Tunceli’de de olağanüstü hal var. Miting yapacağım, kafaya takmışım, Erzurum’da zaten yapılmaz, o bölgede bana bağlı. Erzincan’a gittiğimde yeniden bir şekillenme yaptılar alt bölge… alt bölgeye Kars, Sivas,  Doğu Karadeniz bağlı böyle bir bölge var. Orada bir komite var, ben komitenin sekreteriyim, arkadaşlar anlatıyorlar halen Ali Mete, daha sonra 87’de cezaevinden çıktıktan sonra geldi Tunceli’de şehit oldu asıl yardımcım o. Ali Mete seviniyor ilişkiler çok bir de Erzincan iyi bir yer….

Kars’a gittiğimizde, birazdan anlatacağım, güğümle su ısıtıyorlardı…. dedim ki miting yapacağız milleti örgüte bağlamamız lazım nerede yapabiliriz. Gümüşhane’de biz yapalım, Erzincan’la Kelkit arasında bir dağ var yani iki saatte tepeyi aşıyorsun dedim ki Kelkit’te yapalım, Kelkit’te ilişkimiz var mı, bir kişi var. Velhasıl Kelkit’te izin aldık.

Erzincan’dan otobüslerle, minibüslerle (o mitingde benimle tutuklanan N.C. hocamızın… dediğine göre 700-800 kişi toplayıp götürmüşüz Erzincan’dan. Minibüslere doldurduk pankartları, gittik Kelkit’e korteji megafonla Ali Mete yürütüyor, gittik zaten oralar dağlık güzel boş bir yer bulduk meydan diye bir yer. Konuşmayı, miting konuşmasını ben yapıyorum istişaren yapıyorum yazı mazı hazırlamamışım övünmek gibi olmasın iyi ajitatörümdür, neyse tabi miting dağıldı minibüsler Erzincan’a dönüyor. Haber geldi, polis yolu kesmiş dolayısıyla ben, N.C. ve Ali Mete o gün orada kaldık Kelkit’te. Sabahleyin bizi getiren minibüs, polis karakolu da tam yolun üzerinde. Gittik, orada bizi durdurdular bizi, aldılar yukarıya Volkan diye bir komiser. Sizi bekliyorduk, dedi. Ali Mete’ye soruyor sen nesin, ben çobanım, ya diyorlar Ali Mete, bu çobanlar ne zaman mitingi yürütürler .Ondan sonra ben biraz daha bebek yüzlü gibi geldim herhalde ki dedim ben Eğitim Enstitüsü’nde okuyorum, o zaman hatırlarsanız Ecevit’in, Demirel’in eleştirdiği 40 günlük öğretmen dediği, Ecevit’in hızlandırılmış bir eğitim sistemiyle Eğitim Enstitüleri açtılar, öğretmen ihtiyacını karşılamak için. Aslında Türkiye için gerekli bir şeydi, ama sağcılar makara geçtiler kırk günde kabak yetişmiyor öğretmen mi yetişir diye. Böyle bir şeyde yaptılar, dedim ki ben Eğitim Enstitüsü’nde okuyorum ablam gildeydim, miting var diye geldim. N.Hocaya ‘Sen ne arıyorsun’ filan, sonra ‘Size bir müjdem var’ dedi, bizi bıraktı. Yakında, dedi ‘Erzincan’a geliyorum’.

Bu miting, bu taşıma yoluyla miting, o zamana kadar ne şeytanın aklına gelen bir şey ne de çok akıllı insanların. Benim gibi birde deli H. gibi adamların aklına gelen bir şey. Bu mitinge 1982-83’te dava açıldı Erzurum 2No’luAskeri Mahkeme’de yargılandığım davanın suç unsurlarından bir olarak da geçmişti. Bu benim dediğim sözcük, savcının mitingle ilgili yazdığı şey yani böyle bir şey yok, bir ilden bir ile hayat pahalılığını ve siyasi cinayetleri protesto etmek için adam taşıyıp miting yapmak, benden öğrendiler.

Şimdi dikkat edersen siyasetçiler bir yerden bir yere adam götürüyor kalabalık olsun diye alana adam taşıyorlar, öyle bir miting yaptık. Erzincan, bizim orada hakikaten denilebilir ki doğuya da çok böyle kaynak aktaran bir alan oldu, hem maddi açıdan bayağı birikimlerimiz oldu hem de çok iyi bir örgütlenme yaptık. Kadın örgütlenmemiz, bir sürü profesyonel kadın çıktı yani halen İstanbul’da sendikalarda şurada burada çalışan, belediyelerde yönetici pozisyonda olan, o dönem genç olan, çocuk olan işte kendilerine diyalektik materyalizmi okuduğum  arkadaşlar oldular.”

“Mesela TKP/ML’nin kuruluşuna temel teşkil eden en önemli eylemlerden biri 15-16 Haziran’dır. 15-16 Haziranla ilgili, İbrahim’in dışında mücadelenin içinde olup da onu derli toplu değerlendiren kimse yoktur. İbrahim ondan 3-4 tane temel nokta çekip çıkarmıştır. O zaman dek işçi sınıfının, 68 kuşağının sloganlarından biridir ‘Asker bilmem ne ele ele’. Yani askeriyeyi devrimci gören bir anlayış var. ‘Ordu millet el ele’ sloganı, ordunun işte Gebze’den gelen işçi barikatlarının önüne kurulması, silah çekmesi bunu ayrı değerlendirir, işçi sınıfının devletle olan şeyini ayrı değerlendirir yani 15-16 Haziran direnişini, hafızam beni yanıltmıyorsa, şehir ile kır arasındaki ilişkinin şehirdeki mücadelenin nasıl ablukaya alınıp boğulacağını, işçi sınıfının bir önder örgütü, partisi olmadan mücadelenin nasıl güdük ve yarıda kalacağı gibi böyle çok temel noktalarda değerlendirmiş ve bir sonuç çıkarmıştır. O açıdan gerek TKP/ML’nin kuruluşu, bir dizi olayın böyle çok derin ve çok nitelikli şekilde analiz edilerek ortaya çıkardığı içindir ki TKP/ML demin dediğim özellikleri kendi üzerinde barındırmakta ve yaşatmaktadır. Şimdi TKP/ML’nin bu mücadele içerisinde kitleselleşmesini, onun kurumsallaşmasını, Türkiye topraklarında bir güç olmasını sağlayan bir çok şeyden bahsettik işte gecekondu çalışmalarından, konferanstan, mitinglerden vs bahsettik, ama TKP/ML tarihinin iki tane mitingi vardır bunlar inanın TKP/ML’yi sıçratan temel şeylerden biridir. Biri Siverek mitingidir, 1976’da yapılmıştır, ben o mitingde yokum ama arkadaşlar söylerler 20 binin üzerinde insan, bakın Siverek gibi bir yerde o dönem 20 bin insan katılıyor, köylerden adamlar oluk oluk geliyor ve milletin elinde torba para atıyor içerisine, partiye yardım diye. Çünkü biliyorsunuz şeyden önce de Siverek’te çalışmalarımız var, Muzaffer Oruçoğlu, İbrahim DABK, TİİKB arasında yavaş yavaş görüşleri netleşip Doğu Anadolu Bölge Komitesi’nde görevli iken asıl toplantıları Siverek’te bir bağ evinde yapıyorlar. Zaten Muzaffer de söyler, İbrahim görüşlerini orada bize sundu tartıştık ettik diye. Sonra 1976’da A.C.oraya gidiyor daha sonra bir başka arkadaşımız gidiyor. Yani orada yapılan o miting, hem maddi açıdan hem de katılım açısından hem de hakikaten partinin oralarda yer etmesinde çok önemli bir etken sağlıyor, katılan kadrolara da zaten cesaret vermek, umut vermek, coşku vermek, heyecan vermek bir yana.

Bir de Kars’ın Hanak mitingi vardır bu da 1977’de. Anlatırlar mesela, orada adamlar traktörlerle, at arabalarıyla geliyorlar, 30 bin kişi kağnı arabalarıyla mitinge geliyorlar, partinin yaptığı mitinge. Dolayısıyla bunlar o dönemin kitlesel mitingleri partinin etrafında böyle derlenip toparlanması çok çok kıymetli, çok kayda değer eylemlerdir”

“Bizim bir köylümüz yine, yine bizim mahalleden biri, İstanbul’da bizim arkadaş yani bizim hareketimizden.YaniTİİKB’in içinden ayrılmadan işte İbrahim’le Muzafferler’le evine uğrayan, evinde kalan H.A. diye biri köyümüze geldi bizde duyduk H., İstanbul’dan gelmiş ama bu duyumumuzla aradan bir iki saat geçmeden askerler köyü bastı bu H.’ı alıp götürdüler, H. gelirken Tunceli Ovacık arasında otobüste konuşmuş, propaganda yapmış elinde de Şafak gazetesini, İşçi-Köylü gazetesini bulmuşlar.H’ı götürdüler, köye geldiğinde her tarafı mosmor, kaba işkenceden geçirmişler şimdi bu H. gitti yazın geldi.Yazın yine bizim köyün böyle cafcaflı zamanı.Tam iyi hatırlamıyorum ama galiba askeriyeden başladı o zaman Personel Kanunu diye bir kanun çıkardılar ve içerisinde de birçok kanunu daha sonraki yıllarda tabi bunu ayrıntılarıyla öğrendik onun içerisinde de paranın çok büyük oranda devalüe edildiği, Türkiye’nin zor bir koşula girdiği dönemdi. Köyde en az 20-30 kişilik bir grup, fener alayı yapmışız külün içine gazı karıştırmışız gece köyde yürüyüş yaptık, 1971 yada1972, Çayan’ın o kaçtığı yıl, H.nin işte yakalanıp dayak yediği yıldıİşte‘Horoz öt, çiftçiler uyansın, Personel Kanunu uygulanmadan neden gaz 35 lira?’. Köyün bakkalı, çakkalı, tüccarıda şarküterisi de… amcam Hıdır Demirçivi gazın tenekesini 35 liraya çıkarmış, H. bizi yürütüyor, ‘Horoz öt’, hepimiz birlikte üürüüü ötüyoruz. Zeynel Demirçivi’ninyadaYeşilyazı’nın ilk siyasal protesto yürüyüşü eylemi. Köylülerden de bayağı ilgi görmüştük, böyle saatlerce köyün içinde dolandık durduk jandarmalarda bize bir şey demediler.”

Geleneğin Belleği Ana Sayfa