Veysel Diri (V.D:) (1955) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: (D.G:) Devim GECE

Görüşmeden Gecekondu Hareketleri ile ilgili bölüm:

 

Gecekondu örgütlenmesi ilginçtir Çukurova’da hiç olmadı.

V.D: “Hiç mi gecekondu yapılmadı? Gecekondular yapıldı ama şahısların kendi arazileri, mesela adam arsası vardır yapamıyor, biz gidip ona evini yaptırıyorduk, beraber çalışıyorduk yani beden desteği sunuluyordu, malzeme desteği alıyordu, buydu. Ama tıpkı İstanbul’da olduğu gibi işte Ümraniye’de mesela alanlarda olduğu gibi gecekondu alanları işgal olayı olmadı Çukurova’da. Dolayısıyla biz burada onların çalışmalarını da izliyorduk, bize bilgi geliyordu işte bizim arkadaşlarımızın örgütlediği bilgisini alıyorduk. Destek olarak bir şey yapma şansımız yoktu, sadece propagandamızı yapıyorduk, tüm arkadaşlar yapıyordu bunu. Ama ilginçtir, Çukurova’da gecekondu örgütlenmesi olmadı. Ben İstanbul’a geldikten sonra İstanbul’da iki tane gecekondu bölgesine gittik, Ondan sonra bende gecekondulaşmaya karşı bir tavır gelişti, ben doğru bulmuyorum, bunlar yapılmamalıdır.

Özellikle şeyden sonra daha çok şekillendi,  Castro’nun oğlu gelmişti, bizim sendikayı (Belediye-İş 2 Nolu Şube) ziyaret etmişti.  ’90 lı yıllarda. Geçmişten bahsederken, gecekondu yapımına dair politikamızdan bahsettik.  Adam şaşırdı, ne gecekondusu dedi, ya dedi! Siz gecekondu mu yapıp halka verdiniz? E siz kendiniz baltayı kendi kendinize ayağınıza vurmuşsunuz, insanları mülkiyet sahibi yapıyorsunuz,  mülkiyet sahibi olan insanlar senin yanında, safında yer alır mı? Gelir, o ilk günler gelir, nitekim gecekondu olayı bittikten sonra seni terk eder, dedi…. Nitekim bu belirlemesi pratikte doğru çıkmıştı…

D.G: Neydi o iki bölge, iki mahalle?

V.D: “Birisi Sarıyer’deki Uyum Villaları’nın arkasında bir yerde, dere içerisinde, bir tanesi de Bayramtepe’de bir alan, şu anda Kayabaşı’na bağlı, Kayaşehir belediyesine bağlı Bayramtepe mahallesiydi, şu anda gene oraya da Filistin Mahallesi diyorlar, birisi de orasıydı. Bir de bir şey yaşadım, bizim gene devrimcilerin örgütlediği bir yer vardı İnönü mahallesinde, ev lazım ev bulamıyoruz, çok paralar isteniyor, yahu bizim bir arkadaş dedi ki, gel burada bizim bir arkadaş var, onun yerini biz örgütlemiştik, onun altta evi boş gidelim onu tutalım dedi, hiç olmadı depozito almaz. Biz gittik, adam depozitoyu normal ev sahibi bir lira istiyorsa, iki lira istedi, bilmem ne yaptı, aha dedim, benim kararım doğruymuş, mülk sahibi olan insanlar farklı davranıyor. Onun için ben gecekondulaşmayı o dönemde yanlış yapmışız, değerlendirmem bu benim, halen de öyledir.”

“Bayramtepe denen yer orası, oradan stada gittiğinizde bu tramvayın son bakım yeri var, o bakım yerinin tam karşısındaki olan mahalle.  İnönü mahallesi Sefaköy’de yine. (Metrobüsten) yürüyerek gitsen bir yarım saatini alır, yaya gidersen öyle olur, minibüsle de on, on dakikanı falan, beş dakikanı alır. Tevfik Bey mahallesinin üst tarafı, eski Alo fabrikasının arka tarafı, eski Alo fabrikasının…”

“(Bahsi geçen bölgelerdeki gecekondulaşma faaliyetini) ben yapmadım, bizim arkadaşlar yapmıştı, gecekonduyu bizim arkadaşlar, sadece gecekondu sahibi olan bizim bir taraftarın bize takındığı bir tavır oldu ama benim örgütlendiğim iki yer var, biri dediğim Sarıyer’deki yer, bir diğeri de Bayramtepe’deki yer.”  Tabi hareket olarak oradaydık.

D.G:  (…) Meral Yakar, Ali Haydar Yıldız, Ahmet Muharrem Çiçek, Atilla Özkan, Mehmet Kocadağ, Erdoğan Yalçıngil, Naci Güven, Tuncay Bali, Cemil Oka, Hüseyin Arslan, Hüseyin Çaparoğlu, Cuma Gül, Hasan Yıldırım, İsmail Poyraz, Hasan Kızılkaya, Müzeyyen Keskin, Zülfikar Uralçin, Mehmet Zeki Şerit, Selahattin Doğan, İsmail Hanoğlu, Sırma Boyoğlu, Ali Yılmaz, Orhan Bakır, Efendi Diril, Raci Yılmaz, İbrahim Kara, Ali Geçgel, İrfan Çelik, Haydar Aslan, İhsan Parçacı, Süleyman Cihan, Behzat Firik, Ali Sarıbal, Veysel Uyar, Erdoğan Tekin, Ali Uçar, Niyazi Gündoğdu, Medet Özbadem, Hasan Hakkı Erdoğan, Hayrettin Bakış, Zeki Uygun, Aziz Vatan, Bedi Avcı, Erhan Gencer, Nezih Uzuner, Kahraman Yılmaz, İsmail Özgül ve benzeri gibi, bu liste uzar gider. Yukarıda sayılan isimler arasında yani bu adını saymış olduğum isimler arasında birlikte faaliyet yürüttüğünüz kişiler var mı? Varsa sizde iz bırakan bir çalışması, olayı ve benzeri bir anısı var mıdır? Bu kişilerin ölüm haberlerini aldığınızda neler hissettiniz?

V.D: “Onlarda örgütsel faaliyet yürüttüğüm hiçbir arkadaş yok ama içlerinden bir kısmını hem gıyaben tanırım hem de gerilla faaliyetinden tanıdıklarım var. Ama onların içerisinde mesela olmayan isim olarak ekleyebileceğiniz bir Rıza Sökmen var, doğrudan benim örgüte gönderdiğim bir arkadaştı.”

“Dersim’de Hürmek çatışmasında yaşamını yitirdi o arkadaş. Bir Kamil Öztürk var, o da Hürmek çatışmasında yaşamını yitirmişti. Ondan sonra şişman adlı bir arkadaş, adını unuttum, o da bizim bölgeden gönderilmişti, Çingene falan diyorduk biz ona, o arkadaş vardı. Ama Süleyman’ı…

“Mesela Kazım Çelik var birebir faaliyet yürüttüğüm bir arkadaştı o. Onların dışında, bunların içersinde mesela Veysel Uyar’ı iyi tanırım.  Başka kim var? O diğer demin ilk saydığımın tümü İstanbul’dan, partinin ilk çıkış yıllarında öldürülen arkadaşlarımız. Ali Yılmaz’ı hiç unutmam bayağı etki yaratmıştı üzerimde, çünkü bomba patlamıştı, bomba, hücre evinde ölmüştü o arkadaş. Orhan Bakır’ın dediğim gibi öyle bir etkisi oldu, Orhan Bakır kısa bir süre bizim bölgeye geliyor, çıkıyor, faaliyeti olmadı onların o dönem. Başka… Ya unuttum aslında birçok… ama direk birebir bölgeden dediğim gibi Rıza Sökmen arkadaş var… Bir de o bizim o öldürülen işte TKP’nin öldürdüğü unsurlar işte etkiledi bizi ister istemez. Ama onların dışında Efendi Diril var, o yakın hemşeri olduğundan dolayı işte birlikte, onun dışında bir şey yok. Kim var başka, unuttum orada kim? Kahraman Yılmaz’ı direkt tanıdım zaten, dediğim GKK olayında o gelmişti…

Tartışmaya geldi, Kahraman Yılmaz gidip, cırtlak sesli bir adam var dediği, Kahraman arkadaşın kendisiydi o. Behzat’ı zaten biliyoruz. Ali Sarıbal’ı isim olarak bilirim… Hayrettin Bakış’ı gerilla faaliyetinde görmüştüm, oralara giderken..  Erhan Gencer zaten sonraki süreçte oldu.”

“Tuncay Bali, yok onların hiçbirisi yok, başka kimse yok. Mesela Mehmet Kocadağ’ı 77 yılında 1 Mayıs kutlamasını yaparken işte “Kocadağ ölmez” diye bir slogan vardı, polis bana sormuştu kim bu adam demişti, ne oldu!  Oradan bilgim olmuştu, ondan sonra da Kocadağ’ın 1 Mayıs’ta öldürüldüğünü orada öğrendim ama bunların birçoğu İstanbul bölgesinde olduklarından dolayıdır ki pek fazla bilmem ama gıyaben hepsini biliyorum.”

Şu net bir defa, faaliyet yürüten, ölen bütün arkadaşlar inanarak mücadeleye atıldı! Bir hesap, kitap yaparak mücadele etmiş insanlar değil, dolayısıyla biri diğerinden kıymetli, öteki ondan kıymetsiz gibi bir şey anlatmak doğru değil, çünkü öyle bir şey yok. Hepsi iyi niyetliydi. Herkes bir başkasını eleştirirken mücadele etmediğinden dolayı eleştiriyordu, biz gerçekten komünal bir yaşam sürdürüyorduk, öyle bir şeyimiz yoktu, dolayısıyla bir hesap kitap işimiz yoktu, çalışıyorduk, bir kısmında faaliyet yürütüyorduk, dolayısıyla gönüllüce çalışma oldu. Buna ek yapabileceğim… Yani o ölenlerde, ölmeyip de sağ kalanların da hiçbirisinin diğerinden farklı bir özelliğe sahip değil, çünkü herkes, kalan ağır bedel ödedi! Yani bu görüştüklerinizin büyük çoğunluğu ağır işkencelerden geçti, işsiz güçsüz kaldı. ”

Geleneğin Belleği Ana Sayfa