Aidiyetler-Kökenler

Bununla birlikte etnisite, tümüyle politik söylemin dışında bırakılan bir olgu da değildi. Türkiye gibi farklı kimliklerin çokluğu ve tarihsel tecrübeleri gözönüne alındığında bunları dışarıda bırakmak zaten olanaksızdı. Bu yüzden öteki kimliklerden sözetmek aslında bir şekilde gündelik ve/veya politik söylemin konusu olmaktaydı. Mesela “milliyet” sözcüğü bunun bir örneğiydi. ‘Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkı’ vurgusu da bu anlamda pek çok metnin veya söylemin ortak dili olarak dikkat çekmişti. Çeşitli milliyetlerden sosyalistler de kenetlenerek devrimci politikada buluşuyorlardı. Her politik gelenekte Ermeniler, Kürtler, Rumlar vb. olabilirdi ama onların bu kimliklerine gönderme yapan söylemden çok, birlikte olmaları fikri daha güçlüydü.

Partizan geleneği de bu genel eğilimin bir parçasıydı. Ama yine de bir ölçüde diğerlerinden farklı özellikleri de vardı. Mesela Kürt meselesi konusunda geleneğin kurucusu tarafından yazılan metinler, dönemin sosyalist birikimi dikkate alındığında teorik ve pratik olarak ileri bir adım olarak kabul edilmişti.

Bugünden geriye dönüp baktığımızda geleneğin kadrolarının çok farklı kimliklerden geldiğini görmekteyiz. Aleviler, Kürtler, Ermeniler vb. Gelenek mensuplarının gündelik hayatında bu kimliklere doğrudan veya dolaylı yapılan göndermelere dair anlatılar belki de kendi başına bir inceleme konusu olarak bile değerlidir.