Fabrikalar, Sendikalar, Grevler
1970’li yıllarda muhalif politik hareketlerin örgütlenme ve mücadele öyküsünde akla ilk gelen toplumsal mekânların başında fabrikalar gelirdi. Bu hemen tüm sol/sosyalist muhalif örgütlerin ortak özelliği idi, çünkü teorik olarak işçi sınıfının önderliği bütün bu hareketlerin birleştiği bir nokta idi. Dolayısıyla fabrikalarda örgütlenmek, sosyalist olma iddiasındaki tüm hareketler için öncelikli amaç ve hedef idi.
Partizan geleneği de bu genel eğilimin bir parçası idi kuşkusuz. Her ne kadar ‘devrimin temel gücü olarak köylü sınıfını” görse de ‘işçi sınıfının önderliği’ tezini ve dolayısıyla fabrikaların bulunduğu kentlerde yoğun bir örgütlenme/mücadele fikrini savunuyordu. Sosyalist gelenekler içerisinde genellikle bir köylü hareketi olarak görülmesine karşın, Partizan kentsel alanlarda hızla görünür hale gelmişti. 1970’li yılların ikinci yarısına geldiğimizde işçi hareketi içinde de hızla adını duyurmaya başlamıştı.
O yıllarda işçi hareketinin belli başlı görünme biçimi grevler ve direnişlerdi. Bu ikinci grup eylemler içinde iş bırakma daha sık başvurulan bir mücadele biçimiydi. İş bırakma her zaman ilgili işyerine ait nedenlerle değil, ülke veya kentteki bir başka siyasal ya da toplumsal nedenle de olabilirdi. Dolayısıyla yaygın bir mücadele biçimiydi. Bazı durumlarda fabrikalar grevlerin mekânı olarak dikkat çekerdi. Kentteki diğer fabrikalardan işçiler, lise ya da yükseköğrenim öğrencileri, sosyalist örgütler bu mekânları ziyaret ederlerdi. Güçlü bir toplumsal dayanışmanın odağı olurdu bu mekânlar.