Fevzî Gündoğdu (F.G:) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Devim GECE (D.G:)
Görüşmeden Gecekondu Hareketleri ile ilgili bölüm:
1 Mayıs Mahallesi olarak başlayan yerde böyle bir süreç yine halkın kendi inisiyatifiyle başlamış.
1 Mayıs Mahallesi’nin tam başlangıcından öncesinde, biz Küçükyalı bölgesinde bir girişimde bulunduk. Şimdi Aydınevler dedikleri, Mavievler dedikleri o bölgede bir girişimde bulunduk.
Fakat bu girişimde bulunduğumuz bölgenin bir kısmı askeriyeye aitti, bir kısmı Süreyya Paşa’nın arazisi içerisine giriyordu, bir kısmı da arkada mera arazisiydi, Milli Emlak’a aitti, bizim o girişimimiz orada birkaç hatta, hatta birkaç ay devam etti, fakat bir sonuca ulaştıramadık. Girişimlerimiz oldu, gittik oralara yerler yaptık, gecekondular yaptık, gittik belediyelerle görüştük, gecekondularımızın devamlı ihtiyaçlarımızı anlattık, heyetler oluşturduk belediyeye gittik, belediyede durumlarımızı izah ettik ama bir çözüm üretemedik biz orada. Biz orada o sürecin içerisindeyken… Ümraniye tarafında, şu anda 1 Mayıs Mahallesi olarak başlayan yerde böyle bir süreç yine halkın kendi inisiyatifiyle daha çok başlamış. Onun yanı sıra, o bölgede birtakım devrimcilerin de desteğiyle orada öyle bir süreç başlamış. Biz orada netice alamayınca, zaten küçük, dar bir bölgeydi, 1 Mayıs Mahallesi’ne biz de yöneldik, biz de burada hem kendimize bir ev yapalım, halk, hem halkın ihtiyaçlarını karşılayalım, çünkü sonuçta biz de evsizdik, biz de bir yerlerde ya kiracı olarak kalıyoruz, ya… gençlerin çoğu yurtlarda kalıyordu. Biz de oraya destek vermeye başladık, siyasi hareket olarak da destek vermeye başladık. Bir süre sonra bizim siyasi hareketin aşağı yukarı nerede görsem, çevremde tanıdığımız, mitinglerde, şurada burada, cenazelerde gördüğümüz insanların birçoğunu oralarda görmeye başladık.
Şimdi İstanbul’da 1 Mayıs Mahallesi, Gazi Mahallesi, Gülsuyu Mahallesi, örneğin Ankara’da 18 Mayıs Mahallesi, yani şu anda Tuzluçayır denilen bölge galiba.
F.G: Yok, Tuzluçayır ayrı.
D.G: Öyle mi?
F.G: O Ege mahallesi olarak geçiyor daha çok.
D.G:: Peki, yani bu gibi mahallelerde halkın konut ihtiyacını karşılama amaçlı işte birtakım çalışmalar oldu. Bu yerleşim yerlerinin oluşmasında bireysel katkınız oldu mu, olduysa nasıl oldu? Hareketinizin bu yerlerdeki çalışmalarıyla ilgili hani… neydi hani, sizin bu konuya dair bilginiz nedir, gözlemleriniz, bunları konuşalım.
F.G: Konuşalım. Şimdi tabi 70’li yıllar Türkiye’de İstanbul’a doğru, köylerden metropollere doğru büyük bir emek göçünün başladığı bir dönemdir. Bu süreç içerisinde İstanbul’a yoğun bir konut talebi oluştu. Bu talebi şehrin karşılaması, normal şartlar içerisinde karşılaması mümkün olmadı, yani olur mu, olmaz mı o ayrı bir mevzu ama birçok yerde zaten daha ilk gelenler gecekondularla hayata başlamış oldu. Okmeydanı mesela bunlardan bir tanesidir, Zeytinburnu keza öyle, yani Anadolu’dan İstanbul’a gelişler birdenbire başlayınca insanlar gecekondulaşmayla başladılar. İstanbul özellikle Okmeydanı ve Zeytinburnu’nda daha çok mafyatik yöntemlerle insanlara arsa üretip arsa satma yöntemleri oluşmaya başlayınca bu birtakım sıkıntılar yaratmaya başladı insanların içerisinde. Ondan sonraki süreçte insanlar kendilerine yeni bir yöntem aramaya başladılar, kendileri işgal edip kendileri oralara gecekondu yapmaya başladılar.
D.G: Neydi bu mafyatik ilişkiler, kimler vardı, yani o dönemin mafyasını hatırlıyor musunuz, nasıl oluyordu?
F.G: Genellikle Laz kesimlerden…daha çok uyanık kesimler, işgal ettiği yerleri parça parça satmışlar. Gazi Mahallesi de böyle başlamış, fakat sonra insanlar inisiyatif koyarak oradaki çoğunluğunu teşkil etmişler onların bir bölgesini ele geçirmişler, kendileri kurmuşlar. Benim Gazi Mahallesi’ndeki çalışmalar hakkında çok bir bilgim yok. 1 Mayıs Mahallesi’yle ilgili çalışmada şöyle bir bilgim var, 1 Mayıs Mahallesi’nin tam başlangıcından öncesinde, biz Küçükyalı bölgesinde bir girişimde bulunduk.
Şimdi Aydınevler dedikleri, Mavi evler dedikleri o bölgede bir girişimde bulunduk. Fakat bu girişimde bulunduğumuz bölgenin bir kısmı askeriyeye aitti, bir kısmı Süreyya Paşa’nın arazisi içerisine giriyordu, bir kısmı da arkada mera arazisiydi, Milli Emlak’a aitti, bizim o girişimimiz orada birkaç ay devam etti, fakat bir sonuca ulaştıramadık. Girişimlerimiz oldu, gittik oralara yerler yaptık, gecekondular yaptık, gittik belediyelerle görüştük, gecekondularımızın devamlı ihtiyaçlarımızı anlattık, heyetler oluşturduk belediyeye gittik, belediyede durumlarımızı izah ettik ama bir çözüm üretemedik biz orada. Biz o sürecin içerisindeyken… Ümraniye tarafında, şu anda 1 Mayıs Mahallesi olarak başlayan yerde böyle bir süreç yine halkın kendi inisiyatifiyle başlamış. Devrimcilerin de desteğiyle orada öyle bir süreç başlamış. Biz Aydınlıkevler de netice alamayınca, zaten küçük, dar bir bölgeydi, 1 Mayıs Mahallesi’ne yöneldik, biz de burada hem kendimize bir ev yapalım hem halkın ihtiyaçlarını karşılayalım, çünkü sonuçta biz de evsizdik, biz de bir yerlerde ya kiracı olarak kalıyoruz, ya… gençlerin çoğu yurtlarda kalıyordu. Biz de oraya destek vermeye başladık, siyasi hareket olarak da destek vermeye başladık. Bir süre sonra bizim siyasi hareketin aşağı yukarı nerede görsem, çevremde tanıdığımız, mitinglerde, şurada burada, cenazelerde gördüğümüz insanların birçoğunu oralarda görmeye başladık. Ben o dönemde öğrenci gençlik içerisinde faaliyet gösteriyorum, doğrudan doğruya bizim orayla bir ilintimiz yok, organizasyonun içerisinde değiliz, ancak gençliğin belli zamanlarda, zaten bahar ayına da denk gelmişti, gruplar halinde okullarda insanlar örgütlüyorduk, oralara çalışmaya gönderiyorduk, vatandaşa yardım etsin, gecekondusunu kursun, eşyasını taşımaya yardımcı olsun diye böyle ekipler oluşturuyorduk. Zaten liselerde de kendilerinin talebi vardı, lisedeki devrimci, duyarlı olan öğrenciler talep ediyordu, biz de gecekonduya yardıma gidelim, biz de işte işçilere, biz de emekçilere yardıma gidelim, diye yoğun bir talep vardı. Biz de bu talepleri organize ediyorduk, gençleri gönderiyorduk, gençler gidip orada emekçilerle birlikte, oranın halkıyla birlikte, diğer bölgelerde gelen işçilerle birlikte hem düşünce alışverişinde bulunuyorlardı, hem de o gecekonduların oluşumuna bir katkıda bulunuyorlardı. Birçok devrimci grup bu faaliyetlerin içerisinde yer almaya başladı ama ağırlıklı olarak bizimkiler ön plana çıktılar, organizasyonlarını oluşturdular, insanlara yer düzenlemesi yaptılar kim nerede kalacak, yollar nasıl olacak, belli bir düzenlemeler yapıldı.
Bizden önce ağırlıklı olarak kötü niyetli, biraz önce mafya tipi dediğimiz insanlar da gelmişti. Mesela biz ilk gittiğimizde düz güzel bir alanı bir polis çevirmiş, bir iki dönümlük bir yer mesela, çeviren kişi kendisi polismiş. Herhalde, burayı alırım, sonra parseller satarım! Tabi biz o sürede oraya gitmeye başlayınca o artık oraya gelmemeye başladı, korktu, çekindi, biz de orayı parselledik ihtiyacı olan arkadaşlara verdik. Bana da orada bir yer verdiler, gecekondularımızı inşa etmeye başladık. Ama düzenli olarak oraya gitme şansımız olmadığından gecekondu henüz oluşturmuşuz, iş sorunumuz var, kardeşim birisi iş sorunu var, bizim günlük sorumluluklarımız var, devrimci sorumluluklarımız var her gün oraya gelemiyoruz, evi de hemen taşıyamadık. Tam o süreçte Eylül ayında gerilim artmaya başladı, yıkıldı yıkılacak mevzusu vardı. Bir sabah erkende polis- jandarma kuşatmasıyla 1 Mayıs Mahallesi’ne saldırılıyor, zorlanıyor ve gecekondular da direnişe geçiyorlar, halk direnişe geçiyor. Çetin bir direniş oluyor. O çetin direnişin ardında yanlış hatırlamıyorsam 12 gecekonducu ölüyor. Bunların birkaçını da tanıyorum, mesela Hüseyin Aslan vardı, çok yakından tanıdığım, mahallede tanıdığımız bir arkadaştı, başka arkadaşlar da vardı, o direnişte yaşamını yitirdiler. (1)
D.G: Siz o direnişte orada mıydınız?
F.G: Dediğim gibi, sürekli oraya gitmediğimiz için o direniş sırasında orada değildim. Direnişten sonra da uzun süre oraya gidemedim zaten, onu da anlatacaktım. Yani o direnişten sonra insanlar bir süre geri çekildiler ama yeniden toparlanıp kendi gecekondularını yapmaya başladılar. Fakat ben aşağı yukarı 1 ay kadar bir süre içerisinde oraya gidemedim. Gittiğimde insanlar yeniden örgütlemeye başlamışlardı, gecekondularını yeniden yapmaya başlamışlardı, boş olan yerleri yeniden birilerine paylaştırmışlardı. Gittim benim gecekondu yok yerinde, yıkılmış tabi. Benim gecekondunun yerine de bir başka arkadaşa yer vermişler, başka arkadaş yapıyor orayı. Ya dedim benim burada bir yerim vardı ne oldu? Ben yapacağım! Hakikaten o dönemde nerede oturuyoruz? Mecidiyeköy Kuştepe’de oturuyoruz, çıkmamız da gerekiyor, evi de boşaltmamız gerekiyor, taşınmam gerekiyor dedim. Arkadaşlar, yahu senin bir yerin olduğunu biliyoruz ama tam neresiydi kestiremedik, dediler. Onun için senin yerine başkasına vermiş olabiliriz, dediler, o zaman sana başka bir yer bulalım dediler.
O arada o bölgeye devrimci muhalefetin girmiş olmasından çekinen birilerinin yapmış olduğu bir gecekondu, artık onlar da gelmemeye başladılar çünkü çekinmeye başladılar. Onun bir yeri vardı, onu bana verdiler. Briket parçaları falan vardı, yapmıştı o da, o da artık gelmeyi göze alamadı, biz onun masraflarını verdik, o gecekondu kısmını, gecekondu yerini bana verdiler. Ben o gecekondu yerine yaptım, üstünü örttük derme çatma, hakikaten o senenin sonuna doğru oraya taşınmak durumunda kaldık ve taşındık. Orası sonraki süreçte artık elimde kalmadı, ben cezaevine düşünce bu sefer kız kardeşim oraya taşındı, benden sonra o devam etti orada kaldı oraya, orayı kendi üzerine yapmış oldu, onun yeri olmuş oldu böylece. Yani cezaevi, o süreç böyle bitti.
D.G: Peki, yani bu gibi mahallelerin kuruluşunda hareketinizin diğer sol siyasetlerle ortak çalışmaları neydi, nasıldı, nasıl ortaklaşıyordu? Ortak hareket etme, ortak karar alma ya da uzlaşılmayan konular varsa bunlar nelerdi?
F.G: 1 Mayıs Mahallesi ismi 1 Mayıs’taki katliamdan sonra geliştiği için biz mahalleye 1 Mayıs Mahallesi ismini ondan hareketle koymuş olduk. Bizim dışımızda o dönemde yaygın olarak Halkın Yolu vardı, onların da çalışmaları olurdu, onlarla da özellikle 2 Eylül hareketinden sonra bir komite kuruldu. Sabri Koçyiğit komitenin başındaydı hem muhtarlık, hem oranın organize etme sorumluluğunu ona verdik, gerçekten insanlar büyük saygı duydular Sabri’ye. O dönemde, Sabri’nin de komitenin başında olduğu dönemde, mesela Halkın Yolu vardı. Çok güçsüz olmakla birlikte Dev-Sol parça parça gelirdi. Onlarla da birlikte çalışılırdı, yani devrimcilere karşı bir ayırım yoktu, birlikte kimin hangi ihtiyacı varsa karşılanırdı. Yani herhangi bir siyasi hareketi dışlama gibi bir süreç yaşanmadı.
D.G: Evet. Peki, İstanbul’da 1 Mayıs Mahallesi var sonradan adı Mustafa Kemal Mahallesi olarak değiştirildi. Bu değişiklik bir tesadüf mü, yoksa mahallenin kuruluşunda işte katkısı olan, mahallenin kuruluşunda öznesi olan o yani hareketinizin Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki o değerlendirmesi midir bu ismin bu şekilde değiştirilmesi? Bu bir tesadüf müdür yoksa kasıtlı bir şey midir, bu konu hakkında ne dersiniz?
F.G: Şimdi 1 Mayıs Mahallesi dediğimiz gibi 1 Mayıs… 1977’nin ardında geldiği için o ismi ona uygun bulmuşlar arkadaşlar. Aynı süreçte Ankara’da 18 Mayıs Mahallesi örgütlenmiş, oraya 18 Mayıs ismi verildi, bizim siyasi hareketin etkin olduğu bir ortam olduğu için. 1 Mayıs Mahallesi 80 Darbesi’nden sonra ismi değiştirildi.
Tabi biz o dönem cezaevindeydik, biz büyük bir hayretle karşıladık ama şaşırılacak bir şey değildi, çünkü o dönemde her şey Mustafa Kemal ya da Atatürk ismiyle yapılıyor yani biz gece gündüz hep Atatürk’le yatıp Atatürk’le kalkıyorduk. Mustafa Kemal’le yatıp Mustafa Kemal’le kalkıyorduk. Böyle direniş alanlarına başka bir isim vermeyip de Mustafa Kemal adını vermiş olmaları bence onların açısında olabilecek bir şeydir. Ama bunu doğrudan doğruya bizim siyasi hareketin Mustafa Kemal’i faşist olarak nitelendirilmesiyle doğrudan bir ilintisi olup olmadığı konusunda bir fikrim yok ama olabilir de genel bir şey de olmuş olabilir.