İsmail Göksu (İ.G:) (1953) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişiler: Devim GECE (D.G:) Özer İNAL (Ö.İ:) Özkan Ulucan (Ö.U:)

Görüşmeden Fabrikalar Sendikalar Grevler ile ilgili bölüm:

Sendikayı sokmayı başardım o bir hayli zor oldu.

(İ.G:) “Benim işçi olarak çalışmışlığım çok fazla yoktu yani okulu bitirdikten sonra bir sene de Ankara’da kalıp geldikten sonra çalışma hayatım, zaman zaman babamın yanında çalışırdım babama yardım ederdim inşaatlarda kalırdım. 1976’da ilk inşaat şantiyesinde işte mesleğimden dolayı atölye ve şef yardımcılığı yapmıştım orada çalışmıştım ama orada sadece özenti vardı hatta şeyin arkasında da proleter yazdırmıştım, evlerin arkasına ama proleterin ne olduğunu yani sadece sözcük anlamı olarak az buçuk biliyordum. Yani bilinçli bir şey değil ama dedim ya farklı olmak diğerlerinden ayrılmak yani biraz meydan okumak falan gibi.

Ama ilk şeyler mesela benim işçi olarak bir yere girip çalışma isteğim gene o kurduğum örgütsel bağdan sonra arkadaşların isteğiyle oldu. Onunla ilgili hiç unutmuyorum benim ilk direnişle grevle vs ile tanışmam. Erdemli diye bir firma var, yuvarlak boru baca yapıyor bunlar TÜPRAŞ içerisinde TÜPRAŞ bacalarını yapıyorlardı. Babamın eski kalfa arkadaşı yanında büyümüş yanında yetişmiş bir adam da bunu baş kalfalığını yapıyordu. Babama söyledim oğlum benimle beraber, yok baba çalışmak istiyorum ya ondan sonra neyse çok zorladım, o ona rica etti ben o şirkete girdim şantiyeye.”

(D.G:) Tarih neydi?

(İ.G:) Tarih 78-79, 78’in ortaları galiba, 130 kişi çalışıyordu karışık. Bu Erdemli adamın soyadı Erdem galiba tarihinde hiç sendikalaşmamış bir şey bana arkadaşlar da buraya sendika sokmayı başarabilirsen bizim için çok iyi olur (dediler), yani TÜPRAŞ’ı da etkiler bu vs diye.

Orada hakikaten de zannediyorum 70’inci günü falandı, sendikayı sokmayı başardım o bir hayli zor oldu. Yani onların geceleri şeyine gittim barakalarda kalırdı onlar, böyle yaşamlarını paylaştım, tanımaya çalıştım vs. çok uzun söylemeyeyim 70’inci günde ben işçi kesiminin 3’te 2’sini örgütlemiştim içeriden. İzmit’ten bir sendikayla görüştük arkadaşların tavsiyesi üzerine. Lanet olsun kötü de bir sendikaymış ben adamların bütün her şeyini evraklarını vs.sini aldım, günlerce beni uğraştırdılar yani sendika ağırdan alarak muhtemelen sarı sendikaydı o zaman ağırdan alarak oyalamaya çalıştı vs.

O dönem orada 30 yıllık işçileri de ustaları ustabaşıları da dâhil olmak üzere çok güzel bir örgütlenme gerçekleşti. Açıkçası bunu tek başımıza yapmak durumunda kaldık yani örgütten çok fazla (destek almadık), sadece şu noktada aldık bazen yollarımızı kestiler benim patronun adamları vs birtakım şeyler yaptılar. İşte orada bir-iki kez arkadaşların haberleri olduğu zaman gelme durumları oldu, onun dışında polis aldı götürdü içeri almadılar çok zorluklar çıkardılar. En son patron çağırdı çok ciddi tekliflerde bulundu işte altına araba verelim işte şöyle yapalım sana, bak yaşatalım yapma etme vs. Ama bizim gözümüz görmüyor o dönem ben, babam altıma Mercedes çekmeye hazır gitsem çalışsam onunla falan diye.

Adam her şeyi yaptı baktı olmadı en sonunda polise aldırttılar 2-3 gün içeride kaldık falan çıktım devam ettirdim ve oraya sendikaya rağmen sendikayı soktuk. Yani sendikaya rağmen, sendika o kadar şey yaptı ben kendim aldım gittim notere her birini tek tek noterde onaylattırdım vs sendikayı soktuk, başardık oraya. Adam kahrından kaza yaptı iki sefer, ölüyordu mal sahibi ilk defa böyle sendika soktuk. Ondan sonra ben işte daha sonra İzocam’a geçtim İzocam’da örgütlenme yaptım o arada zaten örgütsel şeylerim bir noktaya gelmişti.”

İktidarda hangi parti veya partiler vardı ve işte yeni bir sendikal alanda faaliyet yürütüyorsunuz. Ülkenin genel olarak ekonomik tablosu neydi?

“Hatırladığım kadarıyla Ecevit’ten çok kısa bir süre önceydi galiba veya Ecevit dönemiydi pardon Ecevit dönemiydi. Sanıyorum bu otel olayıyla Ecevit’in iktidara geldiği süreçlerdi yanlış hatırlamıyorsam eğer, ayırt edemiyorum çünkü geçişler çok şey olduğu için. Şimdi ayla arasını ayırmaya kalksak belki çok doğru olmayabilir ama benim hatırladığım yer Demirel’den sonrası, Ecevit’in iktidar olduğu dönemdi.

Ekonomik durum, sosyo ekonomik tahlilimiz zaten vardı da ama ekonomik durum bildiğim kadarıyla Türkiye’de borçların IMF’nin çok sıkıştırdığı süreçlerdi o dönemler. Borç almakta güçlük çekiyordu hükümet, iş hayatı çok hızlı bir şekilde gelişmiyordu. Grevler boykotlar vs.nin yoğunlaştığı dönemlerdi. Bir karmaşa yaşanıyordu ülkede. Yani o döneme ilişkin böyle çok ayrıntılı belki hatırlayamayacağım ortamı, ancak bizim örgütlenme yapabilmemiz anlamında devletin çok ciddi baskıları yoktu. Yani psikolojik olarak büyük baskı altında değildik yani eylemlere çıkışımızda da gece yazılamalarından tut da diğer şeylere kadar böyle her an her şekilde gelip de karşılaşacağız şöyle olacak, olmadı mı oldu tabi oldu ama böyle çok sıkmıyorlardı.

Böyle bir serbestlik gibi yani örgütlenme anlamında söylüyorum serbestlik gibi bir ortam vardı çok fazla. Bazı fabrikalarda grevler oluyordu onlara zaman zaman ziyaret yapıyorduk veya kapılara gidip bildiri dağıtıyorduk vs yani örgütsel çalışmalarımız bu gelişmelere bağlı olarak zaman zaman azalıp zaman zaman artıyordu.”

(D.G:) Hangi fabrikalardı onlar?

(İ.G:) “İzmit’in lastik fabrikaları vardı Pirelli’sinden Lassa’sına kadar şantiyeler vardı. Bu taraflarda benim daha sonra çalışmaya başlayacağım Gebze Dilovası fabrikaları vardı İzocam gibi, nitekim daha sonra o bölgeye geldim örgütlenmek için.

Yani benim ilk işçi olarak çalıştığım, ayırt edecek tarafı bu. İşçi olarak çalıştığım ve ilk örgütlenmeyi yaptığım yer bu Erdemli’ydi, benim baca yapan yer şantiye, şirketti. Oradaki başarıdan sonra kendime olan güvenim de geldi ve daha sonra tabi bazı işçiler içerisinde çalışmaya başladık. Şu anda böyle çok detaylı gittiğim çalıştığım yerler ayırdında değilim ama şeyi iyi hatırlıyorum yani orayı ve daha sonraki İzocam aşamasını.

Ara dönemler de oldu da inşaatlarda, babamın yanında mesela arkadaşlarla beraber zaman zaman çalışıyorduk para için vs ama orada yarım bırakıp gidiyordu arkadaşlar. Yani işi de yeterince ciddiye almadığımız, biraz hani sorumluluk duygusunun çok belirginleşmediği süreçlerdi onlar. Yaş itibariyle de henüz siyasi hareketlerin parti siyaseti de dâhil olmak üzere çok berraklaşmadığı, alışkanlıkların oturmadığı (bir dönemdi). Yani işçi sorumluluğunun taşınamadığı, bir anlamda hani işin oyun zannedildiği dönemlerdi belki. Oyun belki hafifletilmiş bir kavram ama yaşadığım için biliyorum.

Bir işçinin bir usta olup yapabileceği bir işe sıkı sarılmasıdır onun sorumluğunu kendi içerisinde hissedebilmesi ve onu başarabilmesidir. Bu çok önemlidir yani daha sonraki o sosyalist ya da komünist tavrın başlangıcı o sorumluluk duygularıyla gelişir ne yazık ki diyorum küçük burjuva kökenli olmaktan kaynaklı bu işi sahiplenme bu işin sorumluluğunu taşıyamama duygusu o zamanlarda vardı ve ben onu gözlemliyordum.”

“Üye aday noktasında ben bir bölgeyi örgütlemek üzere gönderildim Gebze havalisi Dilovası vs. İzocam’a bir aracıyla girdim, İzocam’dan sonrası hem örgütlenme çalışmalarının hem eylemselliğin hem gecekondu çalışmalarının daha ivme yaptığı bir süreçtir yaklaşık sekiz aydı geçmişte o süre.

O süreyi detaylandırmak isterseniz de şöyle söyleyebilirim, İzocam’da fabrika örgütlenmesinde illegal kuralları çok çok iyi yapmaya çalışarak tek tek insanları örgütleyerek devam edegeldik. Bu arada bölgede yazılamalar, afişlemeler bazı eylemler organize edildi jandarmayla birtakım çatışmalarımız oldu vs ve ben yakalanana kadar bu süreçte en küçük bir falso olmadı. Yani insanlar benim İzocam’da sorumlu düzeyde olduğumu bilmediler bile yani o kadar, bu eylemlerle bağlantısını da kuramadılar ve herkes çok şaşırdı ben yakalandığımda çok sıradan bir şef yardımcısı görevindeydim. Yakalanmam herkesi şoka uğrattı bilfiil ilişkilerimin dışında olanlar açısından. O anlamda çok iyi bir illegal örneği sergilenen bir çalışma oldu Dilovası’nda.”

15-16 Haziran işçi direnişi

“Çok enteresan, benim daha devrimci düşüncelerle tanışmadığım, henüz ortaokulu yeni bitirdiğim ve liseye gitme aşamamdı. Başlamıştım ya da başlamak üzereydim sanırım sanat okuluna. 15-16 Haziran bende çok enteresan duygular yarattı mesela benim işçi ideolojisinden işçi hareketinden çok haberdar olmadığım gündemimde olmayan… Bende siyasi neticeleri itibariyle bir aşama kaydetmeyen olaylardı, ama ben Türkiye tarihi açısından o güne şöyle bir baktığımda çok ayırt edici bir hareket olarak görüyorum. O zamanda bende o duyguları yaratmıştı.

Yani ilk defa Türkiye’de bir kitlesellik ki Kocaeli’nden başlamıştı, ben o bölgede yaşıyordum İzmit’ten geçti o büyük kafile ve onların yürüyüşleri onların kararlı tutumları onların sloganları, barikat aşacak düzeydeki kararlılıkları bende hayranlık uyandırdı. Belki de ileri dönük olarak işçi sınıfı ideolojisiyle tanışmamda bu bilinçaltı etkileşimin ciddi rolü olmuştur. Yani bende o dönem bir hayranlık yaratmıştır o dönemki ham düşüncemde çok genç yaşım olmasına rağmen.”

1972-73-74 işçi direnişleri

“İş Potkimdeydim ben o dönemde hatta diyebilirim ki daha çok milliyetçilik duygular altında ta o Kıbrıs hareketindeki gelişmelerle alakalı olarak da bizdeki enerji birikimi milliyetçi duyguları körükler tarzdaydı.

Bu anlamda o direnişlere o işçi hareketlerine asla bir politik nitelik atfetmedim çünkü atfedecek bir politik düzeye sahip değildim. Ama ülke içerisinde yaşanmakta olan bazı şeylerin bazı şeylere gebe olduğunu duygularla hissedebiliyorsunuz. Yani bir şeyler oluyor ülkede bir değişim süreci var, birileri çıkıyor devlete meydan okuyor. Yani bazı örgütlenmeler her şeye rağmen jandarma baskısına rağmen, polis baskısına rağmen ortaya çıkabiliyor, yani bunlar olumlu etkilerdi ama asla politik düzlemde analiz yapacağım durumlar değildi. Sadece bir hareketin ileri doğru evrimleşmesinin, gelişiminin izlerini duygusal anlamda sadece özümsedim diyebilirim.”

Bu dönemlerde hareketinizin, yani partinizin emekçiler içerisindeki çalışmalarına değindiniz. Meslek kuruluşlarıyla ilişkileri nasıldı? Var mıydı? Örgütlenme hakkında bir bilginiz var mı? Yani partinin ve hareketin örneğin derneklerde, sendikalarda, mahallelerde, gençlik içerisinde ve öğretmen gruplarında… Mesela bu dönemlerde Devrimci Maden-İş var, Bank-Sen var, Hak-İş var İleri Maden-İş var, İlerici Yapı-İş var bunlarda bulundunuz mu?

“Bunlar İstanbul’da genel olarak örgütlenme tarzları ve örgütlenme aktiviteleri olarak İstanbul odaklı Devrimci Maden-İş olsun, diğerleri de olsun Bank-Sende olsun. Tabi ki şeyleri var, ama esas mücadele aktivitesi İstanbul kaynaklı kökenli ve hacimli olarak bu bölgede yaşanıyor. Yani bizim, dediğim gibi o dönemde henüz bu hareket içerisinde aktif olarak yer almadığım için bu sendikalarla benim o dönemde hiç işim olmadı.

Sonradan biz yani sendikacılığı belli bir sendika içerisinde görev almaktan ziyade işçinin sendikalaşmasına dönük bir faaliyet olarak ben bizzat yer aldım. Yani bir sendika, şu sendika içerisinde görev verin olmadı yani bir yönetici olarak görevim olmadı ama yani işçinin sendikalaşması, işçinin örgütlenebilmesi. İşçinin bir başka sendikaya aktarımı noktasında boran kayışı gibi bir aracı bir taassubu olma noktasında mücadelem oldu, yani ciddi bir mücadelem oldu. Mücadele anlamında bir çizgi olarak orada var olmadım, yani bahsettiğiniz sendikalarla ilgili söylüyorum.

1976 1 Mayıs’ı ve 1977 1 Mayıs katliamı

“Onları ben yaşamadım yani 1977’de askerdim zaten 1976’da da dediğim gibi yeni sempati duymaya başladığım bir süreçti. Katıldım ben 1976 1 Mayıs’ına ama çok sıradan bir şey olarak yani hareketin ne yaptığı ne ettiği o dönem yani daha sonradan parti tarihini anlamaya, konuşmaya, tartışmaya başladığımız anlamda sürece ilişkin nasıl bir tutum takınıldığı, nasıl bir gelişme yaşandığı tabi ki bilgimiz dâhilinde ama onu yaşayan… Yani bizzat yaşayarak öğrenen, yaşayarak bizzat ondan sonuçlar çıkaran bir konumum yok benim o döneme ilişkin.

Yani dediğim gibi 1978 öncesinden benim aktif bir devrimci mücadelem olmadığı için… Ama hani arkadaşlarımız, dostlarımız gidiyor bir hareket var orada 1976 1 Mayıs’ını yaşadım yani oradaydım alandaydım.”

“Ben Taksimdeydim yani İzmit’te zaten İzmit o dönem bu tür gösterileri yapmıyordu İzmit genel olarak İstanbul’a geliyordu. 77 1 Mayıs’ında da aynı olmuş, mesela bütün sendikalar İstanbul’da katılma kararı alıyor. Çok cılız biçimde bir iki fabrika örneğinde İzmit’te oluyor, hala da öyledir mesela, genel olarak İstanbul’a gelirler. Bende 1976’da İstanbul’da katılan, bir katılımcı olarak yani bir politika belirleyen politika içerisinde var olan insan olarak değil öyle yaşadım. 1977’de zaten yoktum askerdim Mersindeydim.

(D.G:) Peki 1976’da hangi kortejdeydiniz?

(İ.G:) “O dönemde güçlü olan DİSK’ti, fraksiyon seçme şansım yoktu benim. Bir fraksiyon içerisine dâhil değildim hatta duyarlı bir devrimcide değildim, genel devrimci harekete sempati duyan birisi olarak katıldım, sadece bir katılımcıydım.

Geleneğin Belleği Ana Sayfa