Mehmet Yıldız (M.Y:) (1951) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Devim GECE (D.G:)
Görüşmeden Öğrenci Hareketleri ile ilgili bölüm:
Elbistan’ın bir köyünde doğdum, büyüdüm. İsmi değişti, Gözpınar oldu sonra. O dönem köyde eğitmenlik vardı, bir eğitmen 3’e kadar okuturdu. Üç sene de bir kayıt yapıldığı için genellikle okula büyük yaşta başlardık, okul uzak olduğu için oraya gidemezdik!
İlkokul 3’ü orada bitirdim. Tabii aynı zamanda hem okula gidiyoruz hem de çobanlık yapıyoruz, kendi davarımızı güdüyoruz. İlkokul 4 ve 5’i komşu köydeki okulda okudum… Elbistan’da ortaokulu ve liseyi yatılı bitirdim… 1967 de Elbistan Olayı olmuşu ben o zaman ortaokuldayım… Karnemi almaya gitmiştim okula. Bütün Alevilerin yerlerini kıran döken böyle 50-60 kişilik bir grup, etrafında Elbistan’ın büyükleri, yöneticileri onları seyrediyorlar. Hiçbirisi müdahale etmedi… Jandarma müdahale etmedi… Benim için de devlete muhalif olmanın en büyük kırılganlığı o zaman başladı… Sonra 12 Mart oldu. Olaylar biraz duruldu. Babam kursa gönderdi, sonra üniversiteye girdim. İstanbul’a, üniversiteye tam 1974’te girdim… İlk bir buçuk sene yurtta kaldım. Ailemin yükü de biraz daha azaldı… Gittiğim öğrenci yurdu da zaten solcuların elinde olan bir yurttu… Kendimizi solda görüyoruz. Okulda sağcı kesimler çok azdı. Sol tamamen hâkimdi İstanbul Teknik Üniversitesi’nde…
1974 Affı’ndan sonra okula tekrar geri dönüş başlayınca bayağı bir hareketlilik oldu. Okula her gruptan gelmeye başladılar. O zaman THKP/C’den, TKP-ML’den içeriden çıkan insanlar tekrardan döndü geldi. Politik tartışmalar oluyordu birbirleriyle, o tartışmalarda kendimizi birisine ait görmüyorduk daha biz. Halen ortadayız. İlk zamanlarda Halkın Kurtuluşu’ndan arkadaşlarım vardı, ilgileniyorlardı. Daha sonra, Dev-Sol o zaman yoktu, Dev-Genç diyorlardı kendilerine… Bizim okulda Halkın Kurtuluşu daha fazlaydı. Daha sonra da Dev-Yol fazlalaştı, TKP-ML’den de gelip tartışanlar oluyordu. Ama biz, tam neyin ne olduğunu bilmiyoruz. Hatta bizim okula yine içeriden çıkmış Doğu Perinçek’i savunan birisi geldi. S. K.’de TKP-ML’den, bizim okulda onunla yaptığı tartışmaları izledim. S. K. çok baskın çıktı… Benim saflarımı belirlemem de biraz da tesadüftü diyelim!… O zaman bizim okulda birisi İbrahim’in fotoğrafını gördü ve “aslında Türkiye’nin en büyük devrimcisi budur,” dedi. Ona, “ya benim bildiğim Marx var, Hegel var, Lenin var, en büyükleri bunlardır,” dedim… O zaman İbrahim’in yazıları tam çıkmamıştı. … Bir gün bir arkadaş okulda bana teksir halinde onun yazılarını verdi… Milli Mesele, Kemalizm konusunda epeyce tartışıyoruz zaman zaman ama yine de ilişkim daha çok TKP-ML kesiminden olanlarla… Derken forumlara gidip gelirken, sürekli bu arkadaşlarla konuşuyoruz tartışıyoruz. Tabii diğer kesimle de tartışıyoruz… Ama İbrahim’in yazılarını okudum, Türkiye hakkındaki yazıları da diğer yazıları da teker teker teksir halinde getirildi… İbrahim’in yazılarını okuduğumda bilhassa o eleştirileri konusunda; işte TKP’yi eleştirirken, o Perinçek’i falan, o zaman ben de biraz duygusal etki de yarattı. Klasik kitaplardan daha çok İbrahim yazıları üzerine çok tartıştık… O zaman benim yakınlarımdan İbrahim’i savunan kimse yoktu bizim köyde. Daha zaten bizim köyde öyle bir hareket de yoktu… O dönemde burada tartışmaları yaparken memlekete gittiğimde, bir de baktım ki o bizim çevreden bayağı insanlar gelip gidiyor. Yazın, köyde biz çalışma yapalım derken gelenler oldu. O zaman işte A. M. vardı, şimdi Vatan Partisi’nde, o ilk gelenlerden. O bize gelip saz çalıyordu, İbrahim’i anlatıyordu… Daha sonra bir bölünme oldu Halkın Gücü, Halkın Birliği diye ikiye ayrıldı. Biz o zaman İbrahim’in yazıları asıldır diye onu savunduk… O teorik, karşılıklı konuşmalar daha sonra örgütsel bir duruma da geldi.