Sabri Koçyiğit (1942) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişiler: Gülay KAYACAN (G.K:) Özer İNAL (Ö.İ:)

1942’de Koçgiri’de doğdum yani şuan ki ismi Zara, Sivas’ın Zara ilçesi. Sivas’ın Tecer dağlarında olan bir bölge, Tecer dağları zirvesinde olan köyüm Emirhan o zaman imirhan’dı şimdi Emirhan yapıldı o köyde doğmuşum.

Benim iki kuşak dedem savaşlara gitmişler geri gelememişler, büyük dedem Balkan savaşına gidiyor 92 harbine gidiyor geri gelemiyor, dedem 1’inci dünya savaşında Ruslara karşı, çarlık Rusya’sına karşı oda savaşa gidiyor gelemiyor dolayısıyla babam yetim büyüyor, annesiz babasız büyüyor yani iki kuşak dedemlerin mahrumiyeti biz iki kuşağa da intikal etti. Babam da yoksulluk içinde büyüdü bende yoksulluk içinde büyüdüm, iki kuşak. O arada da sorguluyorum bu eşitsizlik ne, kimileri, diğerleri varlıklı, varlıklı dediğim bana göre varlıklı sayılır yani onların sütleri var, yağları peynirleri var, hayvanları var bizimki niye yok. Yani gerek büyüklerimiz gerek ebeveynlerimiz o Allah’ın takdiridir diyorlar. İlkokula başladığımda yine bu sorgulama devam ediyor, arkadaşlarımla bu konuyu tartışıyoruz yani ben sorularımı soruyorum onlar işte Allah’ın takdiridir falan diyorlar, ben arkadaşlarıma itiraz ediyorum bu Allah niye herkese eşit vermiyor, bana vermemiş size vermiş o zaman sizin Allah’ınız bunu tanımıyorum diyorum. Arkadaşlarımla bu tartışmalarım köydeki ailelere yansıyor, aileler çocuklarının benimle arkadaşlık yapmasını men ediyorlar, ben Allah’ı tanımıyormuşum, Allah’ı inkâr ediyormuşum veya sorguluyormuşum diye beni sapıtmış ilan ediyorlar ve çocuklarının benimle arkadaş olmasını men ediyorlar.

Yine bizim köyde Abbas Ataş diye bir dede vardır şimdi onlar Türk mahallesinde aslında bizim köyde… aslında Kürtlerde dede yoktur Seyid vardır, Pir vardır ama Türkler de olduğu için Türkler de dede diyorlar dolayısıyla bizim o Kürtlerle Türkler biraz birbirlerinden etkileniyorlar. Bu Abbas Ataş benden bir yaş küçük olan oğlunun benimle konuşmasını yasaklıyor, bir gün dedi ki abi dedi, benden bir yaş küçük, abi dedi babam seninle konuştuğumu görürse babam beni döver dedi, niye? E sen Allah’ı sorguluyormuşsun, Allah’ı inkâr ediyormuşsun. Bu şey ailelere de yansıdığı için babam beni çağırdı ‘’oğlum ben senin baban olmaktan utanıyorum’’, niye baba diye sorduğumda e sen Allah’ı sorguluyorsun ben komşuların yüzüne bakamıyorum utancımdan. Ha ilkokula başlarken biz Kürt olduğumuz için okul müfredatı Türkçe olduğu için, eğitmen 3’üncü sınıftan amcazadem Kamil amcam biz Kürt çocuklarına Kürtçe konuşmayı yasaklattı şimdi okul müfredatına uyabilmemiz için bizim Türkçe öğrenmemiz lazım ki okuyabilelim, müfredat öyle. Bizim annemizle babamız evde bile Kürtçe konuşmamızı yasaklamıştı eğer bizde evde annemizle babamızla Kürtçe konuşursak bizim okul arkadaşlarımız bizi okula, öğretmene ihbar ederlerdi biz ceza alırdık, evde Kürtçe konuşmuşuz yani şeyi de O Kürtçeyi yasaklama art niyetle değil müfredata çünkü Kürtçe okuma yazma yok, okul da yok. Okuyabilmemiz için Türkçeyi öğrenebilmek amacıyla ama aslında asimilasyonun en ağırı işleniyor orada yani o asimilasyondur. Bu şekilde zor bela okulu bitirdik.

 

Listeye Dön