Siyasi İlişkiler – Çalışmalar – Gözaltı – Mahkemeler – Cezaevleri
İkinci dönem ise 1970’li yılların ikinci yarısını kapsamaktadır. 1975 yılından başlayarak hemen tüm sosyalist hareketlere yönelik polis müdahaleleri ve mahkeme kararları cezaevlerinin hızla ve yeniden politik mukimlerin mekânı olmasını sağlamıştı. Partizan geleneği herhalde bu süreci en sert yaşayan sosyalist gruplardan biriydi. Çünkü mücadele stratejisi gelenek üyeleri ve taraftarlarının sıklıkla ve bir şekilde polisle karşı karşıya gelmelerine yol açıyordu. Bu girişimler ise genellikle tutuklamalar ile bitiyordu.
Zamanla cezaevlerindeki tutuklu gelenek üyelerinin sayısı artmış ve özellikle İstanbul’daki bazı cezaevlerinde hatırı sayılır bir örgütlü güce dönüşmüştü. Cezaevlerinin bir mücadele mekânı olarak değerlendirilmesi de bu dönemde yeniden ele alınmıştı. Bu süreç geleneğin bu mekânsal örneklerde kendine özgü yeni mücadele araçlarının gelişmesine yol açmıştı.
Cezaevi firarları bu yıllarda Türkiye kamuoyunu da sarsmıştı. Hatta geleneğin kamuoyunda bilinir kılınmasında cezaevlerinden firarların çok önemli bir rol oynadığını da belirtmek gerekir.
Böylece Partizan geleneğinin ismini duyurmasında ve hatta sosyalist kesimlerde ilgi ve merak konusu olmasında biraz da takdirle karşılanan bu cezaevi deneyimleri ciddi bir rol oynamıştı.