Toprak İşgalleri

Buradan hareketle oluşturulan devrim stratejisine göre örgütlenmenin esas olması gereken alan olarak kırsal bölgeler tarif edilmişti. Devrimin temel gücü köylü sınıfıydı. İşçi-köylü ittifakı vurgusu mutlaka köylülerin kazanılmasını öngörüyordu. Köylülerin mücadelesi de bir sınıfsal dinamik olarak esas olarak karşı sınıfı yani toprak ağalarını hedefleyecek ve bu sınıfı koruması bağlamında sistemi de hedefleyecek ya da sistemin hedefi haline gelecekti. 

Gelenek bu yüzden kadrolarının bir kısmını kırsal bölgelerde görevlendirmiş ve feodalizme karşı mücadelenin bir aracı olarak toprak işgallerini öngörmüştü. Bu mücadeleler ile köylü sınıfı örgütlenecek ve zaman içinde kızıl siyasi iktidarlar kurulacaktı. Buna inanılıyordu.

Geleneğin kırsal alanda toprak işgalleri deneyiminin iki örneğinden birisi Urfa’nın Viranşehir ilçesinin bir köyünde, bir toprak ağasına karşı köylülerin direnmesi ve hasadı paylaşmaması biçiminde tezahür etmişti. Ağa ürünleri almaya geldiğinde reddedilmiş ve köylülerle ağanın silahlı adamları arasında çatışmalar çıkmıştı. Diğeri ise Dersim’de devlete ait olan bir arazinin kamusal amaçlarla işgal edilmesi, ekilmesi ve ürünlerin köylülerce kullanılmasını hedef almıştı. Burada da güvenlik kuvvetleri devreye girmiş; kamu arazisinin bu şekilde ekilmesine engel olunmak istenmişti. Buna rağmen toprağı ekmek mümkün olabilmişti.

Ancak her iki deneyimde bu ilk adımdaki fiili üstünlüğü sürdürememişti. Esasen bu sürekliliği sağlamaları da olanaksız görünüyordu. Bundan dolayı söz konusu toprak işgalleri, geleneğin siyasal stratejisine uygun olmakla birlikte sürdürülememiş ve ayrıca iktisadi/toplumsal hayatın içinde nereye oturduğu tam olarak tartışılamamıştır.