Abbas TUNÇ (A.T:) (1955) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişiler: Özer İNAL (Ö.İ:) Özkan ULUCAN (Ö.U:)
Görüşmeden Aidiyetler Kökenler ile ilgili Bölüm:
Orada başladılar benim dinimi sorguladılar.
A.T: Şimdi bize bir işçi geliyordu bazen biz bu sendikal faaliyetlerle ilgili çalışma yürütürken bize derdi ki ‘karga keklik gibi yürümek istemiş kendi yürüyüşünü de unutmuş’.
Biz aslında belli bir bölgeden gelen insanların bazı kesimleri tanımadan onlara yani mesela Türkiye’nin kültürünü Türkleri tanımadan Türkiye’de devrim yapmaya kalkan epey profil olarak Alevi kökeninden Sünniliği tanımadan, Sünni’nin de Hanefi mezhebini bilmeden.
Yani bu mezhepler burada kaç tane mezhep var bu ülkede kaç mezhep, İslamiyet ağırlıklı bir ülkede yaşıyoruz. Onunla ilgili hiçbir bilgi ve görüşümüz olmadan çevremizde sadece Alevi ve Kürtlerle örgütlülük daha ağırlıklıydı. Daha o yönlü baskın bir örgütlememiz vardı, hatta gittiğimiz çevreler genellikle ilişki kurduğumuz çevrelerde bunlara dayanıyordu. Çok az sayıda diyebilirim ki biz Türk tanıdık, Türk örgütleri Türk bölgelerinde Türk mahallelerinde örgütlülük yaptık, bunlar çok sınırlıydı. Profilimizi sorarsan genellikle çevremizdeki ve etrafımızdaki insanlar bunlardı ve bizimde gittiğimiz genellikle bunlardı. Hatta ağırlıklı olarak kendi örgütsel yapımızda da ağırlıklı bu yöndeydi insanlar.
Sendika içerisinde yani bunun yansıması mesela fabrikalarda ya da bir yerde örgütlemeye giderken aynı yolu tekrar seçiyorduk.
Belli sıkıntıları olan insanlarla aslında Türklerin de öyle bir sıkıntısı vardı ama bir dil ya da onları tanıma, çünkü ben şimdi İsviçre’de yaşıyorum İsviçre’nin kültürünü dilini inançsal yapısını ya da oradaki yaşam tarzlarında her hangi bir şey yani öyle arkadaşımda olmaz öyle dostumda olmaz. Bir teoriyi de onunla tartışamam konuşamam, işte ben cumaya gidiyorum dediği zaman. Beko teknikte biz bir örgütlenme yaparken, ben o zaman elimde bir tane emek-sermaye çelişkisi ile ilgili bir broşür okuyorum, bir arkadaşım içeri girdi dedi… Biz bu şeylerle sendikaya yeni üye olanları Maden-İş’e götürüyorduk, bu Aksaray’da.
Geldi içeri bana dedi ‘’bugün erken gidelim, ramazan geliyor’’ dedi. Yani ramazan da geliyor, ben ramazanı adam sandım. Şimdi bana söyleyen Kandıralı Müslüman, o ramazanın gelişini biliyor ama ben bilmiyorum. Ben de adam geliyor sandım. Ramazan geliyor çünkü epey 1000 kişiden fazla insan varç Biz de bu gitti geldi, ben halen konuşuyorum işçilere, dedi ki ‘yahu ben sana demedim mi kısa kes gidelim’’ ramazan, hani ramazan gelsin de gidelim çünkü biz de ramazan isminde adam var bayram isminde adamlar var.
Orada başladılar benim dinimi sorguladılar, sorgulayanlar Müslüman, e ben de sendikanın orada temsilcisiyim. Bana dediler ‘’ya senin dinin ne?’’ ben de gayri ihtiyari yani çok rahat, onun saklanılır bir şey olmadığını sandığım için, dedim ‘’ben Alevi’yim’’, ‘’aa bu Alevi’’ dediler. Oramdan buramdan tutanlar oluyor çünkü ben ramazanı adam sanıyorum. Yani ramazanda geliyor deyince ben sandım oda bir arkadaş bizimle geliyor. Daha sonra gizli bir şey milletin kendilerini gizlediklerini anlamıştım ve Türklerin de ya da Türklerin Sünni olan kesiminin benim Alevi olduğum için aa deyişini duymuştum. İlk defa öğrendim, şaşırmıştım. Öbür Aleviler de şuramı buramı çekiştirerek ‘’sus söyleme’’ bizden bir temsilci var yani bunu da kaybetmeyelim diye beni gizlemeye çalışıyorlar. Yani hani geri dur hani ısrar etme diye.