Aidiyetler-Kökenler
1970’li yılların Türkiye’sinde sosyalist gelenekler içinde ‘kimlikler’ bağlamında bir söylem ve tartışmanın belirgin bir yer teşkil ettiği söylenemez. En azından bugünkü düzeyde bir kimlikler vurgusu sözkonusu değildi. Bir kimlik vurgusu saymak gerekir mi bilinmez ama sınıf kimlikleri bütün politik söylemlerin merkezindeydi. İşçi sınıfı, köylüler, emekçiler. “Dil farkı bilmeden, din farkı bilmeden sanki doğduk bir anadan” sözlerinin yer aldığı Avusturya İşçi Marşında olduğu gibi sınıf kimliği, özellikle etnisite ve inanç gibi diğer kimlikleri ortadan kesmekteydi.
Bu ortak özelliğin bir yansıması olarak etnisiteye gönderme yapılan meselelerin tartışıldığı tüm metin ya da toplantılarda bile mümkün olduğu ölçüde, sözü işçi sınıfının birliğine ve iktidarına getirmek bir adet gibiydi. Gerçi ulusların kaderlerini tayin hakkı bir prensip olarak savunulmaktaydı ama sosyalistler, farklı uluslardan işçilerin birliğini esas almaktaydılar.