Erol Çiftçi (E.Ç:) (1952) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Gülay KAYACAN (G.K:)

E.Ç: Aynı koğuşta 16 kişiydik,16 kişiden bir arkadaş dk’ dandı Sadık diye bir arkadaş diğer hepsi bizim davadan arkadaştı, İrfan Gültekin, Mehmet Hanif’i, Yusuf Köse kardeşim Yusuf, Mehmet Çelik Alaattin Çelik. Neyse işte 15 kişi aynı gruptan bizim arkadaşlardı çok güzel günlerimiz geçti orada tabi kavga dövüş direniş metris sürekli direniş halindeydi yani öyle rahat ettiğimiz yerler yoktu, mors şeklinde yani tık tıklarla biz anlaşıyorduk diğer koğuşlar arası işte böyle tak tak duvardan duvara haberleşiyorduk örgütlenme devam ediyordu orada sonra o tıktıkları idare engellemek için başladı marş çalmaya bu sefer başka bir yöntem bulduk biz çapraz koğuşlar şimdi tıktıklarla yan koğuşa o oradan diğer koğuşa, koğuştan koğuşa dalga dalga örgütleniyorsun ama çapraz alanlara ulaşmıyoruz birde o arada camekan var, çapraz havalandırmalara elle yazmaya başladık onu öyle devam ettirmiş olduk arkasından idare onu engellemeye çalıştı o koridor boyunca camekan vardı karşı koğuşu görebileceğimizi şekilde o havalandırmayı başladılar parmak şeklinde boyamaya, şerit şeklinde kahverengi boyalarla boyadılar ki karşı taraf görünmesin o boyamaya karşın bu sefer biz elimize çarşaf bağlıyorduk böyle net görünsün diye çarşafı yırtıyorduk çarşafla başlıyorduk yazmaya falan yani böylece bizim haberleşmemiz için çok önem teşkil eden haberleşme ağını idare sürekli engellemeye çalıştı bizde sürekli bir yöntemini bularak engellenmesini kestik.

Görüşmeden Siyasi İlişkiler – Çalışmalar – Gözaltı – Mahkemeler – Cezaevleri ile ilgili bölüm:

Yüklendiler kapıya kapı kırılma noktasına geldi ben ışıkları yaktım zaten dumandan  görünmüyoruz.

E.Ç: Biz işte 18 haziran gecesi saat 4 de ev basıldı ev basıldığı zaman  daha önce yapılan bir toplantıdan konferans belgeleri falan vardı, kapı zili çaldı önce ben kalktım gece saat 4dü hiç ışıkları yakmadım ben dışarıya baktım perdenin arkasından, en  üst katta  kalıyordum ben bostancıda etrafımız boştu arsa çoktu yaygındı yapılaşma çok yaygın değildi, baktım dışarıda çok ciddi boyutlarda  askeri cemse ve polis  var sarılmış evin etrafı, sarıldığımızı anladım ben ama bu operasyonun başladığını bir gün önce  bilgisini aldım ben birgün  önce arkadaşların yakalandığını kimin yakalandığını ve evi verme ihtimalinin  olacağını aslında hiç ihtimal vermiyordum bu evi vermez dediğim arkadaş çünkü evi vermek zorunda değil bazı  durumlarda bazı  pozisyonlar oluyor es geçebiliyorsun ama bazı  durumlarda telaşlanınca neyi koruyacağım neyi korumayacağım neyi ne kadar söyleyeceğim bunları  karıştırıyorsun maalesef soğukkanlı davranma şansın çok az dolayısıyla beklemediğim bir operasyon ama ona rağmen ama işte iki gün önce evde kalan başka arkadaşlar vardı işte onları başka ayrı bir yere götürdük birazda evde başka yere taşınması gereken malzemeler  şunlar bunlar vardı bir kısmını da  taşımıştık ve evi de topladık ettik sabah 6 saatlerinde araba gelecekti çünkü sokağa çıkma  yasağı da vardı, araba gelecekti ve evi boşaltacaktık ama bizim boşaltma saatimiz gelmeden önce polis bastı, gece 4dü,her şey derli topluydu eşyalar falan özellikle o dokümanların hepsi bir aradaydı, ben girdim başladım dokümanları yakmaya, banyo vardı banyoda bunların ele geçmemesi gerekiyordu kendi kendimi biraz kurmuştum şekillendirmiştim yani bir şey söylemeyeceğim ama bunlarında ele geçmemesi gerekir filizde (eşim) baktık bizi  alacaklar  kalktı o ara birde kendi aramızda ifade düzenledik.

Ben daha önce iki sefer girip çıktığım için aynı zaman da aranma pozisyonunda olduğum için üzerime de ifadeler olduğu için benim orada  söyleyecek çok şeyim kalmamıştı ama filizi bir şekilde mutlaka boşa çıkarttırdık işte biz tanıştığımızı birbirimizi  sevdiğimizi ama örgütle onun işinin olmadığını  işte aramızda ortaklaşa bir ifade düzenledik ama ben içeride sürekli  başladım  yakmaya polis  habire zili  çalıyor bir ara zil sesi kesildi, ses kesilince dedim herhalde evde kimse yok diye gittiler mi ya da  başka bir daireye mi gittiler  ne yaptılar meğersem o ara kapıcıyı getiriyorlar ve kapıcıyı önde sürerek kapıyı kırıyorlar ve içeri giriyorlar Ahmet Ateş- o zaman emniyet amiri özellikle talimatı var mutlaka sağ ele geçirilmesi gerekiyor bu evde baskında yakalananlar ama  polisler içeri girdiğinde her tara duman içerisindeydi ellerim falan yanmıştı tabi o peluş kağıtlarında bir  sürü notlar vardı onlar sıkı  bir şekilde sarıldığı için pat diye harlanıp yanmıyordu mutlaka onları karıştırarak yakmam gerekiyordu ki yansın tutuşsun yoksa öyle sıkı bir şekilde olunca yakamıyordum aynı zaman da kimlikle ilgili mühürler falan vardı kendimiz yapıyorduk onlardan bir tanesini atmıştım tuvalette yerdeydi, onun iki bölümü vardı dişi erkek gülbahar mıydı neydi öyle bir ilçenin mührü  damgalarıydı kimlik yapmak için kullandığım mühürlerdi, dokümanların bir çoğu hemen hemen yandı diğer kalanlarda kısmen yanmış oldu ama evin içerisini duman sardı ben bile duramaz hale geldim o ara baktım yeniden  yüklendiler kapıya kapı kırılma noktasına geldi ben ışıkları yaktım zaten dumandan  görünmüyoruz.

İşte silah sesleri  ve hemen arkasından  biri seslendi  dedi ki amirin talimatı var  kesinlikle sağ ele geçireceğiz, silah kullanmayacağız diye aldılar götürdüler bizi işte o zaman  çok ciddi bir operasyon yapılmıştı bize ve yakalanan grup 60 kişiye ulaşmıştı ve partinin almış olduğu  en ciddi darbeydi bizim grupla birlikte  çünkü bizim grupla  birlikte işte  onu takip eden, aynı grubun  devamı olan operasyon  da  H.’ı aldılar  H.’la birlikte arkasından Süleyman’ı aldılar işte Erhan Gencerlerin grubu alındı derken bizim kadro düzeyinde üst düzey ya MK üyesi ya yedek üye, bölge komitesini oluşturan bir çok arkadaş bizim grupla birlikte  yakalandı çok ciddi  bir darbe almış olduk bizi o zaman  şubede tuttular, birinci şubede yer yoktu ikinci şubeye götürmüşlerdi, ikinci şubede sol örgütler tabi 110  gün falan kaldık çok uzun süre  tuttular, çok şey yüklemeye çalıştılar oma orada da ben kimseyi tanımadığımı, bir şey bilmediğimi işte olan ifadelerin dışında, sormak istedikleri kişilerin hiçbir bende yoktu.

Benim açımdan noktalanmıştı kapanmıştı ama onların açısından çok bilgi  ve çok insan toplamaları gerekiyor benimle birlikte, onu beceremediler işte artık filiz  çıkacaktı, filizle ortaklaşa verdiğimiz ifadeyi biz  tutturduk onlarda  inandılar gerçekten sordular  neden birlikte kalıyordunuz diye  onu da anlatmak da yarar görüyorum ben dedim ben aleviyim bu da suni biz birbirimizi sevdik dolayısıyla ailesi bizim evliliğimize  karşı olduğu için biz kaçtık yani bizim birlikteliğimiz gönül bağı siyasi  bir şey değil dedik imam nikahı o zaman imam nikahı duyuyorduk imam nikahı diye bir şey vardı  normal nikah imam nikahı birde devrimci nikah vardı, imam nikahı nasıl bir şey ben bilmiyorum söyledik dedik geçer  herhalde gözlerimiz bağlı imam nikahı nasıl  yaptınız anlat bakalım dedi 90 gün olmuş işkencedeyim zor ses çıkıyor benden, kaburgalarım kırılmış ayakta zor duruyorum vallahi dedim biz birbirimize gönül verdikten sonra camiye gittik hocayı gördük oda oturdu nikahladı ben böyle bir şey uydurdum bilmiyorum böyle bir şey meğersem öyle olmuyormuş gerçekten bunlar tabi  bir taraftan gülüyorlar da kahkaha seslerini de duyuyorum bir taraftan da dediler ulan bu gerçekten hem dinsiz hem komünist meğersem imam nikahı öyle olmuyormuş birde böyle bir anımız geçti sonra 15 gün sonra filizi bırakacaklardı seslendiler hatta filizin babası şubede ziyarete gelmişti filiz de bana 10 lira mı 20 lira mı para  bırakmıştı ben gidiyorum diye de o nöbetçi polisler oluyordu şubede o tür alışverişler yapılıyor ediliyordu, dedi hadi kandırmışsın hemşire kızı o da acıdı sana bu parayı gönderdi böyle laflar da etti  gittim baktım 15 dakika sonra hemşireyi çağırın dediler.

İşte oradan bir arkadaşı o pozisyonda çözülünce filizle ilgili bir öldürme  olayı çıktı ortaya onunda bilgisi dahilinde olduğunu söylemiş hem koştular yeniden bizi sorguya  çektiler filizi de alıp getirdiler bu sefer tam oradan çıkacakken işte 62 küsur galiba bizde idamı istenen 62 kişiden birde dişi militan işte Erol Çiftçi ve devrim nikahlı eşi filiz de var gibi o idamla yargılandı gerçi sonradan filiz  beraat etti o iki sene  yattı öyle bir suç kabul etmemişti ve beraat etti arkadaş tabi istemeyerek söylemişti orada  birçok kişi bir çok şeyi istemeyerek söylüyordu orada ama maalesef orada  çok kendine hakim olamıyorsun neyi ne kadar ne zaman söyleyeceksin ne edeceksin falan birde böyle bir süreç yaşamış olduk ondan sonra aldılar  beni arkasından geldi işte Süleyman geldi H. geldi, Süleyman ı öldürdüler orada  işkence de tabi, Süleyman’ı sorguda öldürdükten sonra da bostancıda bizim kullandığımız eve götürüyorlar ve Süleyman’ı işte evde öldü diye Süleyman’ın ölüsünü atıyorlar işte bize  örgüt evini gösterirken intihar etti kaçtı atladı falan süsünü verdiler, arkadaşların Erhan’ın falan şeyi oldu daha baktık daha  ilk günden götürdükleri arkadaşlar baktık patır patır, bir ay sonra 15 gün sonra 20  gün sonra bir çok kişi geldi tabi bu şekilde kötü bir süreç yaşamış olduk.

İşte Selimiye, Selimiye’den Kabakoz’a göndermiş oldular Kabakoz cezaevi vardı o zaman Kabakoz da kaldık ve başladık kendimizi sorgulamaya neyi doğru yaptık neyi yanlış yaptık ne yapsak ne yapardık ama iş işten geçmişti artık önceden bir çok şeye tedbir almış olsaydık belki o kadar ağır darbe  yemezdik  bence bizim yapmış olduğumuz tartışma konusunda geri çekilme olayı konusunda benimde o zaman kendi şahsi düşüncem özellikle yoğun bir şekilde devlet tarafından aranan  merkezi kadroların yurt dışına çıkmasından yanaydım bende,kendi aramızda tartışırken hayır daha çok saldırı devam diyen arkadaşlarımız oldu ama onlar ön plana çıktıkları için tabi uyuyorsun o senin işin derken cezaevi ve cezaevinde mücadelemiz devam etti işte parti üyesi işte elimizden ne geliyorsa yapıyoruz direnişler açlık grevleri orada daha çok mücadele devam ediyor daha yaygın bir şekilde daha somut bir şekilde kabakoz’da ben 6 ay kaldım ama hiç ağrılarım durmadı sürekli yoğun bir şekilde ağrılarla yaşıyordum birkaç kez revire çıktım göndermediler hastahaneye en son gönderdiler hastaneye,Haydarpaşa askeri hastaneye gönderdiler işte gittik hastaneye orada hiç unutmuyorum  rapor çıkardılar trafik kazası geçirmiş raporu verdiler,7 kırık kaburga kemiği diğerleri de çatlak şekliden işte trafik kazası  geçirdi şeklinde öyle  rapor vermişlerdi hiç unutmuyorum döndük işte.

Kendi kendine öyle kaynadı bir süre sonra kabakoz’da ki şartlar  daha farklıydı sayım alıyorlardı,koğuş durumu iç içeydi 4 koğuş vardı her koğuşta 40-50 kişi kalıyordu herkes içiçeydi orada çok örgütlü olarak da ayrılamıyorduk ,orada da demir kapı dedikleri bir yer vardı sık sık  hücreye oraya götürüyorlardı,kendi bünyemizde  kendi içimizde bir örgütlenme yapmaya çalıştık işte idarenin yaptırımlarına karşı nasıl ayakta dururuz ne  yaparız ne ederiz  ama orada çok başarılı olamadık,kardeşim de vardı o benden küçük o metriste,Y. çok küçükken yakalanmıştı,ilkokulu  bitirir  bitirmez üstünde silah çıkmıştı orada öldürme olayları falan vardı oda idamla yargılanıyordu,16-17  yaşındaydı,Y. orada kalıyordu,filizde oradaydı bende birkaç kez dilekçe verdim metrise  gitmek istediğimi söyledim 6 aydan sonra beni gönderdiler metrise,metrise  götürdüler ama ne Y. ’un yanına koydular ne başka bir yere koydular beni götürüp orada bağımsızlar koğuşuna koydular.

Bağımsızlar koğuşu denince şimdi o zaman bu bağımsızlar  meselesi çok devlet safında  yer almış itirafçı değil de ama böyle örgütlerin dışında kalan mesela dışarıdaki  örgütlü mücadelesini sürdürmek istemeyen tarzı bağımsızlar, götürüp attılar bir baktım bağımsızlar koğuşu işte metris de bir sürü garip garip sloganlar işte Mustafa  kemali anlatan eden Türklük propagandasını yapan şaşırdım tabi ben oraya girince dediler ki seni istediğin koğuşa değil buraya atacağız burada kalacaksın dediler ben burada kalmam dedim kalırsın kalmazsın işte o zaten hemen bir dayak molası içeride ki kişiler geldiler işte kimisi nereden geldin vb.  işte başladılar propaganda yapmaya işte siyasilerin koğuşuna gitme orada açlık grevi var işkence var dayak var ama burada havalandırmaya çıkıyoruz komutanlarımız bize yardım ediyor ne istiyorsak veriyorlar ediyorlar propaganda yapıyorlar tabi kaç kişiyi  kazanabiliriz diye kabul etmedim tuttular akşam tekrar bir posta dayak daha ertesi gün tekrar  dayak  sonra dediler ki bu anlaşılan akıllanmamış akıllanmaya da niyeti yok bunu götürün canavarların koğuşuna atın dediler,canavarların koğuşu deyince biz henüz dışarıdayken yakalanmadan önce de bu özellikle Diyarbakır da Mamak da falan siyasi  tutukluların üstüne köpek bıraktıklarını köpekle aynı kafese  attıklarını duyuyorduk çok detaylarını bilmiyorsam da duymuştum herhalde dedim orada bir köpek sürüsü var onun içerisine atacaklar böyle düşünüyordum.

Neyse götürdüler canavarların koğuşuna attılar girdim baktım  bizim koğuşta Y.D. var. Y.D.’le çok eskiden tanışıyoruz dışarıdan, bizim K.E., Y.K. isimleri şuan aklıma gelmiyor  bir çok arkadaş baktım orada.  Sarmaş dolaş ama kardeşim Y. yok çünkü ben ona gitmek için dilekçe vermiştim yanyana olalım diye vermemişler dedim ya canavarlar nerede dedi biraz sonra göreceksin canavarları, biraz  sonra gelip dışarı çıkardılar, sıra dayağından geçirdiler. C. adlı bir çocuk vardı genç Tunceli’li birisi,koğuşun en genciydi,  hiç unutmuyorum  sürekli askerlere karşı geliyordu oda küfür ediyordu, mazgalı açıp mazgaldan da küfür ediyordu tam canavardı gerçekten, çok hareketli bir koğuştu herkese bir posta dayak atılıyordu ama oraya iki posta atıyorlardı daha özel bir kin beslemişlerdi, birkaç askere  karşılık vermişler verdikleri için…  orada  kaldım işte.

Metris günleri başladı tabi Metris de açlık grevleri direnişler o metris baskılarını kırmaya çalışıyorlardı orada epeyce kaldım açlık grevi de devam ediyordu bir süre sonra benim ilk gittiğim koğuşu dağıttılar  Sibirya denilen bölüm var  Sibirya ya  gönderdiler beni, Sibirya ya  gittim kardeşim Y. yok. kardeşimle karşılaşamadım, Sibirya da bizim davadan yargılanan kimse de  yok daha çok değişik davlardan işte DEV-YOL’dan var DEV-SOL’dan var,THKP-C SAVAŞÇILAR’dan, MLSBP davasından arkadaşlar var  çok hoş bir koğuş oluştu orada, orada da yine açlık  grevi devam etmiş oluyordu,açlık grevindeydi zaten bizim koğuşu dağıttıkları  zaman, orada kaldım.

Açlık grevinin 29 uncu gününde H.Ş. ve bir iki arkadaş daha vardı onları idare çağırmıştı açlık grevi sona erdi, bitti  ve bazı  haklar da  elde edilmişti başarılı bir açlık greviydi o zaman ben başladığı zaman gitmiştim o dönem yoktum bir süre sonra benim gittiğim koğuş da tekrar dağıtıldı sonra beni          D-22 koğuşuna götürdüler,D-22  koğuşunda kardeşim Y. la  kavuştuk birbirimize o benden önce yakalanmıştı aynı koğuşta kaldık aynı koğuşta 16 kişiydik,16 kişiden bir arkadaş DK’dandı Sadık diye bir arkadaş diğer  hepsi bizim davadan arkadaştı, İ.G., M.H.G. Y.K., kardeşim Y., M.Ç., A.Ç., neyse işte 15 kişi aynı gruptan bizim arkadaşlardı çok güzel günlerimiz geçti orada tabi kavga dövüş direniş metris sürekli direniş halindeydi yani öyle rahat ettiğimiz yerler yoktu, mors alfabesi ile haberleşiyorduk, diğer koğuşlar ile…. örgütlenme devam ediyordu orada sonra o tıktıkları idare engellemek  için başladı  marş çalmaya bu sefer başka bir yöntem bulduk biz çapraz koğuşlar şimdi tıktıklarla yan koğuşa o oradan diğer koğuşa, koğuştan koğuşa dalga dalga örgütleniyorsun ama çapraz alanlara ulaşmıyoruz birde o arada  camekan var,çapraz havalandırmalara elle  yazmaya başladık onu öyle devam ettirmiş olduk arkasından idare onu engellemeye  çalıştı o koridor boyunca camekan vardı karşı koğuşu görebileceğimizi şekilde o havalandırmayı başladılar  parmak şeklinde boyamaya, şerit  şeklinde kahverengi boyalarla boyadılar ki karşı taraf  görünmesin  o boyamaya karşın bu sefer biz elimize çarşaf bağlıyorduk  böyle net görünsün diye çarşafı yırtıyorduk çarşafla başlıyorduk yazmaya yani böylece bizim haberleşmemiz için çok önem teşkil eden haberleşme ağını idare sürekli engellemeye çalıştı bizde  sürekli bir yöntemini bularak haberleşiyorduk…

Devam ediyordu metris günlerimiz  arkasından tek tip elbise  gündeme geldi, tek tip elbiseyi giyer misin giymez misin o ara  Sultanahmet, Kabakoz, Hasdal cezaevi kapatıldı daha çok metris ve sağmalcılara aktartıldı sağmalcılarda yeni bir  bölüm yapıldı, hücre tipi 3 kişin kalacağı gibi tek kişinin kalacağı gibi daha çok idamla yargılanan ve daha çok üst düzey yönetim kadrosundaki arkadaşları sağmalcılara  taşıyorlardı işte tek tek hücrelere ya da işte o üç kişilik  koğuşlara atıyorlardı  orada da devam etti mücadelemiz,tecride aldılar tek tip elbise giymedik tecride aldılar,giymedik tabi tek tip elbiseye karşı ciddi direnişler oldu hatta  bir ara ayakkabılarımızı  bile aldılar haberleşme ağımızı kırmak için bizim uzun süre duruşmalarımız yapılmadı sonra 300 kişinin katıldığı TİKKO  3 davasıydı sanırım .

TİKKO 3 en kalabalık davaydı,duruşmaya çıktık,duruşma da pankart açtık yine içeriden yazmış olduğumuz  bir pankartla bir çok şeyi protesto ettik ve duruşmayı yarıda kestik çünkü duruşmaya biz o zaman atlet külot gidiyorduk tek tip elbise giymiyorduk,iç çamaşırlarıyla bizi duruşmaya  çıkardılar. metris den biz tekrar o tek tip elbise kıyafetini kırmak için bizi tecride çağırdılar 15 kişilik koğuşa 60 kişiyi topladılar, beni de almışlardı  idare artık cezaevindeki direnişi kırmak için elinden gelen  her türlü saldırıyı yapıyordu ve kendince işte o kadro pozisyonunda ki kişileri alıp alıp  sağmalcılara gönderiyordu nasılsa  artık sağmalcıları  artık göden çıkarmıştı ,bizi tecrit koğuşunda bir ay mı 45 gün mü tuttular çok ağır koşullarda geçti orası. Çırılçıplak havalandırmaya atıyorlardı soğuk da…. oradan sağmalcılara  gönderdiler, sağmalcılara  gittiğim zaman H-7 koğuşumuydu Ha kaç ta kaldım  ben  hatırlamıyorum, g ittiğim yerde 3-4 arkadaş vardı bizim davadan Mehmet kaplan vardı, geçen yıllarda kaybettiğimiz  Mehmet kaplan ile beraberdik başka MLSBP den arkadaşlar vardı ama bu ara ufak tefek açlık grevleri oluyordu işte 5 gün 10  gün  8 gün yoğun bir  şekilde bu  yaşanıyordu baskılar sürekli devam ediyordu bu sefer ölüm orucu başlatıldı, DEV-SOL ile TİKB’nin ortak eylemi şeklinde. bizimde diğer devrimci gruplarında destek amacıyla kısa bir destekleri oldu ama esas olarak eylemi iki grup üstlendiler o sürdü fakat sanıyorum 50-60’ından sonra orada 4 tane çok yiğit arkadaşımızı  kaybettik açlık grevinde öldüler, Mehmet Fatih Öktülmüş vardı TİKB davasından TİKB’nin sembol isimlerinden biriydi, bütün cezaevinin sembolüydü gerçekten yiğit direnişler sergilemiş bir arkadaştı. Haydar Başbağ, Hasan Telci, Abdullah Meral bu arkadaşlar DEV-SOL’dandı, maalesef 60ncı günden sonra arka arkaya kaybettik.

Filiz’de  tahliye  oldu,iki sene yatmıştı,iki seneden sonra cezaevinde  ille de nikah yapalım ki görüşe  gelsin çünkü o dönem aileden biri değilsen görüş yapamıyorsun  oda bayağı bir mücadele etti  dışarıdan en son başarabildi cezaevinde nikah yaptık imam nikahını da resmi nikaha çevirmiştik artık filiz de görüşüme gelebiliyordu …

6 eylül 95 tarihinde biz tahliye olduk bizim Mehmet kaplan o zaman diyordu ki Erol yoldaş nasılsa sen uzun yatacaksın tahliye olmak gibi bir durumun yok, (Mehmet hukuk fakültesinde o 68 kuşağından gelen bir arkadaş) ben tahliye olacağım gideceğim hukuk fakültesine devam edeceğim avukat olacağım  ve senin avukatlığını üstleneceğim ben gelip seni tahliye edeceğim, diye espri yapıyordu, bir süre sonra ben  tahliye oldum Mehmet kaldı.

Bizim gruptan aynı gruptan bizim Ali Rıza Boyoğlu, Manuel Demir, A.C.,  Ünal Küçükbayrak, Mehmet Kemal Yılmaz… ismi aklımda kalanlar yani 60 kişi aynı zaman da  tahliye olduk.

Geleneğin Belleği Ana Sayfa