M. Hanifi Güleryüzlü (M.H.G:) (1956) ©2017 Onur Vakfı
Devim GECE (D.G:)

Görüşmeden Gecekondu Hareketleri ile ilgili bölüm:

1 Mayıs Mahallesi, Gazi Mahallesi ya da Güngören ve Gülsu­yu gibi mahallelerde konut sorununa yönelik bir mücadele söz konusuydu. Bu yerler devlet hazinesine ait olan yerlerdi. İl­ginçtir, o dönem öyle bir dönem ki kırdan kente göçün çok yo­ğun yaşandığı bir dönemdi.

Tabii kırdan kente göçün getirdiği sorunlar ve devletin bunlara karşı duyarsızlığı, çözümsüzlüğü vardı. Sistemin bunlara çözüm üretemediğinin olduğu bir dö­nem, insanlar bu noktada sorunlarını kendileri çözmede adım atıyorlardı. Bu kıvılcımı sol siyasi yelpaze de kendine yakın bulduğu için, bir anda bunlar çığ gibi Türkiye’nin gündemine oturdular. O dönem devrimciler ve solcular bu mücadelenin kendiliğinden gelişini bir fırsat bilerek, bu mücadelenin içe­risinde aslında belki de kendilerini de var etmeye çalıştılar.

Bu mücadelenin içerisinde bir yandan da tecrübesizliğin ge­tirdiği, bilgisizliğin getirdiği bir dizi de hata yapıldı. Örne­ğin konut yapımında rastgelelik hadiseleri gelişti. Bir konutu oluştururken tuğlalardan, elektrik direklerine kablolarına ka­dar hep böyle sağdan soldan topladık, birçok yerden getirildi malzeme. Mesela Ümraniye’den direkt söküp getirdiğimizi, çeşitli yerlerden kablolar alıp getirdiğimizi biliyorum… İn­sanların bu noktadaki ihtiyaçlarını gidermek çok da doğru bir mücadele biçimi değildi esasen! O zaman da konuşuyor­duk bunu; “devletle sorunu olan, problemi olan insanların devrimci harekete akın etmeleri, ilgi duymaları iyiydi ama özel mülkiyet duygusu biraz da körükleniyordu!” … Bu tar­tışmaları biz çok kez yaptık ama bizim de çıkış yolumuz yoktu!.. Belki bir zorunluluk olarak gündeme gelmişti, siz de bu şekilde bir tavır koymuşsunuz, örgütlenmişsiniz ama çok da doğru gelmiyordu açıkçası! Parti bunu teorik, politik bir argüman olarak çok fazla kullanmıyordu aslında, gecekondu hareketinin içerisinde var olmaya çalışıyordu.

      Mesela 1 Mayıs Mahallesi ya da belirli yerlerde etkin oldu­ğumuz dönemlerdi… Gecekondulaşmanın Türkiye’ye özgü bir gelişme olduğu ortaydı. Bunun içerisinde biz de insanlara des­tek olduk, eylemsellik oluşturduk. Adamın çatısını, bacasını yaptık. Öğrencileri okullardan alıp getirdik, oralarda çalıştır­dık. Dayanışmayla, yardımlaşmayla tüm bunları gerçekleştir­dik. Bunlar kötü şeyler miydi? Hayır! Dayanışmayla insanların yanında olmak, onlara yardım etmek, bunların hepsi doğruydu. Ama bir yerleşim politikası olarak çok da doğru şeyler değildi belki. … Örneğin bir evi olanın ikinci bir evinin olmasına da karşı çıkardık! Bu anlayışı başlatanlardan biri de bizim Hare­ketimizdi. Çünkü o yönde talepleri olanlar da vardı…

Geleneğin Belleği Ana Sayfa