Ünal Ülgen (Ü.Ü:) (1956) ©2017 Onur Vakfı
Görüşen Kişi: Devim GECE (D.G:)

Görüşmeden Gecekondu Hareketleri ile ilgili bölüm:

 

Zaten kısa sürede de polis baskını oldu.

Ü.Ü: 1 Mayıs Mahallesi’nde ben çalıştım yani o, oradaki faaliyete katıldım. Hatta işte o kurulan şey, yapı, işte şeyleri tespit etmişti, hangi ailelere yoksul ve şeysiz, evsiz olan aileler belirlenmişti, alan şeylerle çizilmişti çizgilerle, tebeşir veya işte kireç çizgileriyle. O zaman işte biz o herkesin belirlendiği alana briket ve çamurlardan böyle küçük küçük kulübeler yapıyorduk, sırf belirli olsun diye, hani kime ne kadar, nereye kadar aittir diye, orada öyle bir şeyimiz oldu.

Ü.Ü: Yeniden mi başlıyoruz?

D.G: Yeniden başlayalım efendim. (gülüşmeler) Biliyorsunuz sözlü tarih çalışması için buradasınız, Onur Tarih vakfı sözlü tarih çalışması için buradayız. Biz sizinle ilk başta çocukluğunuzla başlayalım, nasıl bir ortamda doğdunuz, dünyaya geldiniz, kaç kardeştiniz, aile yapınız, işte yaşadığınız ve o büyüdüğünüz ortam, buraları biraz açarak daha çok böyle yüzeysel değil de gerçekten doyurucu bir şekilde ilerlemek istiyoruz.

D.G:: Şimdi peki bu dönemde yani İstanbul’un farklı bölgelerinde işte 1 Mayıs Mahallesi mesela, Gazi Mahallesi…

Ü.Ü: Ha 1 Mayıs… evet, evet.

D.G: Ankara’da 18 Mayıs Mahallesi, yani halkın konut ihtiyaçlarını böyle karşılama amaçlı işte devrimcilerin böyle ortak müdahil olduğu örgütlendiği yapılaşmalar oldu, hani öyle yerler oldu.

Ü.Ü: Evet.

D.G: Bu yerleşim yerlerinin oluşmasında bireysel katkınız oldu mu, olduysa nasıl oldu, bunlar nelerdir? Hareketinizin bu yerlerdeki çalışmalarıyla ilgili bilginiz ve gözlemleriniz nelerdir, varsa bu gözlemler nelerdir? Biraz bunları açalım.

Ü.Ü. 1 Mayıs, 1 Mayıs Mahallesi’nde ben çalıştım yani o, oradaki faaliyete katıldım. Hatta işte o kurulan şey, yapı, işte şeyleri tespit etmişti, hangi ailelere yoksul ve şeysiz, evsiz olan aileler belirlenmişti, alan şeylerle çizilmişti çizgilerle, tebeşir veya işte kireç çizgileriyle. O zaman işte biz o herkesin belirlendiği alana briket ve çamurlardan böyle küçük küçük kulübeler yapıyorduk sırf belirli olsun diye, hani kime ne kadar, nereye kadar aittir diye, orada öyle bir şeyimiz oldu. Orada bir korsan eylemler falan da yapıldı o dönemde, işte en son bu 1 Mayıs Mahallesi’nde 5 işçinin gecekonducunun öldürüldüğü gün vardı, Emekçi’nin şeyi var ya, Gecekondu Şehitleri diye bir türküsü ve o gün ben gitmemiştim yani bir başka işimi vardı demek ki, ben başka yere gitmiştim, arkadaşlar, birlikte kaldığımız arkadaşlar oradaydı o gün. Döndüler, hep pardösüleri falan, gömlekleri hep kurşun delikleri yani, inanılmaz taramışlardı o gece yani, yani gündüz, işte o sırada 5 işçi öldü yani. Biri sanıyorum o zaman panzerin altında kalmıştı, diğer 4’ü polis kurşunuyla öldürülüyor. (2 Eylül’de gecekondu yıkımı için polis-asker ortak müdahalesi kastediliyor)

D.G:: Evet yani bu tebeşirle çizilen yerler…

Ü.Ü: Tabi, tabi o çamurdan ve briketten yaptığım şeyler vardı, kulübeler, yani orada bayağı…

D.G: Ne kadar sürdü yani süresi falan neydi, kaç gün, kaç ay, kaç hafta? Yani yaşadığınız zorluklar nelerdi, karşılaştığınız zorluklar?

Ü.Ü: Yani tabi orası inanılmaz derecede boş bir araziydi yani, dağın başı yani bildiğin inanılmaz büyük bir arazi, o zaman tabi İstanbul’da bu kadar yapılaşma yok. Tabi hızlı bir biçimde orada böyle bir çalışma yapıldı, ondan sonra o evlerin sahiplerinin tespit edilmesi yani ihtiyacı olan ailelerin falan, o şekilde oldu. Tabi biz de çevreden her semtten gençlik içersinde olan insanlar gelip oradaki pratik şeyleri yaptık, işte o tuğlalar, briketler, çamurdan evlerin yapılması falan, yani o tür şeylerde de çalıştık orada yani.

D.G:: Peki sizin…

Ü.Ü: Zaten kısa sürede de polis baskını oldu yani.

D.G:: Evet, peki bu yapılaşma anında diğer sol siyasal yapılarla ilişkileriniz ya da ortaklaştığınız işte işler oldu mu, uzlaşılmayan konular oldu mu?

Ü.Ü: O, orada farklı bir siyasi çizgi yoktu zaten. Yani 1 Mayıs Mahallesi’nde genelde anlayış hâkimdi yani.

D.G: Evet, peki. İlginçtir, yani bu 1 Mayıs Mahallesi kurulduktan sonra mahallenin adı Mustafa Kemal Mahallesi olarak değiştirildi.

Ü.Ü: Evet, o olay var.

D.G: Şimdi bu değişiklik bir tesadüf müdür yoksa mahallenin kuruluşuna katkısı olan hareketinizin Mustafa Kemal hakkındaki değerlendirmelerinin bir etkisi midir ya da sonucu veya yansıması mıdır, bu konuya dair ne düşünürsünüz?

Ü.Ü: O, o da olabilir yani bu bir karşı cevap veya işte siz böyle yaparsınız ama yani gün gelir biz bu mahalleyi elinizden alırız ve biz burada hâkim oluruz, anlayışıyla da yapılmış olabilir. Yani o 1 Mayıs mahallesine 2 eylül saldırısının yarattığı tepkiyi, kitlelerdeki o belleği değiştirmek için de isim değiştirilmiş olabilir, o anlamı da taşır, doğru yani, ona da katılıyorum yani evet. Ama tabi birçok arkadaş, bazı arkadaşlar içeriden çıktıktan sonra o mahalleye gittiklerinde bayağı bir etkilenmişler, yani popülist anlamda etkilenmişler, yani biz bunlar için mi savaştık gibisinden birtakım şeylere kapılmışlar yani onların geliştiği, geldiği seviyeyi görünce, yani evler bayağı şu anda inanılmaz derecede şey yani, parasal şey ifade ediyor oradaki evler, yani insan gücünün alamayacağı şekillere bürünmüş yani o küçücük gecekondular. Şimdi bunları görünce bazı arkadaşlar, bunlar olmuş, yani biz yanlış mı yaptık veya biz bu insanlara bunları verdik ama bugün biz o mahalleye giremiyoruz! Ha orada bir gerçek payı da var, yani o mahalle kuruluyor ama belli bir zaman sonra o mahalleye devrimciler girmekte zorlanıyor. Bu, bu çok kötü bir şey yani, bundan bir ders çıkartmak gerek ama tabi ne anlamda ders çıkarmak gerek, bunu oturup bir konuşmak lazım! Acaba o günkü tavır doğru muydu, değil miydi, yanlış mıydı, değil miydi, diye bir irdelemek gerek yani. Ondan olumsuzluk çıkarıp da düşünce biçimini değiştirmek değil de, oradaki pratikten bir dert çıkarmak gerekir diye düşünüyorum ama arkadaşlar farklı dersler çıkarmışlar.

D.G: Bunu şimdi mi düşünüyorsunuz, o zaman da düşünüyor muydunuz?

Ü.Ü: Hayır şimdi düşünüyorum, tabi, yani şöyle dememek lazım, ya biz bunlar için mi yaptık bunu gibisinden bir popülist söylem! Yani e tabi ki o günkü insanlarla bugünkü insanlar arasında çok farklar var yani, bunları görmek gerek yani, o günkü koşullarla bugünkü koşulları birbirine sarmalayıp da ortaya koymak da sakat. Her şey eleştirildiği zaman kendi somut koşullarında eleştirilmeli, yani doğru veya yanlış orada ortaya çıkarılmalı veya belirgin hale getirilmeli, bence öyle yani. Dünü bugüne göre yorumlarsan, bugünün şartlarıyla eleştiri getirirsen sakat olur yani, yanlış olur.

Geleneğin Belleği Ana Sayfa